‘’Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen’’
Nazım Hikmet'in dilinden okuduğumuz şiirdeki gibi: Her zaman bir mücadeleyle anılmak zorunda olan, önüne sıfat konmazsa bir değeri olmayan kadınlar; bizim kadınlarımız. Bir ana ise, sevgiliyse ve de birinin kardeşiyse saygı duyulan kadınlar, bizim kadınlarımız... Yaşamak için kimseye güvenmemeleri gereken sırf kadın oldukları için nefes almanın bile bir lütufmuş gibi davranıldığı coğrafyalarda başarı hikâyeleri yazan kadınlar, bizim kadınlarımız. Yıllar sonra anlatılan tüm hikâyelerdeki o onurlu kadınlar, mücadele vererek yazdılar kaderlerini. Ve çok sevgili modern dünyamız; kadının varlığına değil, ancak mücadele ederek zorla kendini kabul ettirebileceğine dair küresel algıyı yaratırken diğer yanda düz bir yürüyüşün bile zulüm olduğu kadınlar, sizin kadınlarınız.
8 Mart yürüyüşlerinde en önden gidip hashtag eskitirken bir yandan da evlerinin içindeki kadınlara hayatı zindan eden modern dünyanın modern kadın düşmanları; işsizlikten tutun, taciz suçlularını bile kadınların cürmü sayarken, siz nasılsınız? Nene Hatun'u alkışlarken, Halide'yi okurken çağınızın kadınlarından ne istiyorsunuz? Çağdaşınızı taşlayıp çağın dışına atılmak hoşunuza mı gidiyor? Sadece erkeklerden bahsetmiyorum bu arada, kişisel yargılardan da bahsetmiyorum. Kimse kimseyi sırf hemcinsi olduğu için savunmamalı herhangi bir konuda. Haksızlık yalnızca cinsiyet yüzündense diye bir parantez açıyorum sadece… El âlem rolüne bürünüp kabul görebilmek için haklarından, fikirlerinden feragat eden kadınlar bilinçli mi yapıyorlar bunu? Belki de sebebi, çağdışı insanların dışlamasını haksız bir saldırı olarak değil de yalnızlık ve ilgisizlik olarak kendinde addettiği ihtiyaçlardan saymasıdır… Bir kadının saygı görmesi için var olması yetmiyor yetersizlerin sözlüğünde, illa kendini kanıtlaması lazım; bu kendi bile olsa yosun tutmuş bir zihniyeti değiştirebilmek çok ama çok zor maalesef. Şu an bile, ’’Eskiden neler çekiyordu kadınlar, şükretmeyi bilmiyorsunuz!’’ diyenler var. Yetersizlerin sözlüğünde aza tamah etmek; sadece kadınlara yüklenen bir özelliktir ve teşekkür etmeyi bilmek gerekir en itaatlisinden. Geçmişte aza tamah ettiğimiz için kazandık zaten biz bugünleri, haklısınız; tabi ki tüm kadınlar yanlış yapıyor, lütfen bize nasıl yaşamamız gerektiğini öğretir misiniz?
Ama haklarını yemeyelim, taş devrinden bu yana kadın nefreti de bayağı gelişti; Çoğu ‘modern’ kadın düşmanı, kendini dünyanın en eşitlikçi insanı olarak gösterir mesela. Dış görünüşüyle, belki statüsüyle cinsiyetçiliğini örterken pekâlâ savunanı bile çıkar. Bir erkeğin şüpheli hareketlerinden zarar görebilecek bir kadın varsa, o şüpheli hareketin mağduru da erkektir. O hareketin sebebi düşünülmeli, araştırılmalıdır. ‘’Tacizin nedeni mi olur?’’ diyorsanız, Dark Side’a hoş geldiniz. Çünkü biz azınlığınız. Zaten bu caydırmayan cezaların, salınmaların sebebi de bu değil mi? Nüfusun belli bir kısmı tacizciyse bunların bu kadar cesur olmalarının sebebi, belli bir yüzdenin ve hatırı sayılır nitelikli dediğimiz bir dilimin de potansiyel tacizci olmasıdır. İlk olarak suçluyla empati kurar potansiyeller çünkü her an onlar da fail olabilir. Suçlunun yerinde olma fırsatı bulurlarsa olacakları için ya bildikleri halde susarlar ya da suçluya masumiyet gömleği dikerler… Öğrendiğimiz çoğu hadisede istismar mağdurunun -kadın veya erkek fark etmeden- sosyal hayatı dâhil her şeyi mahvolurken, olay ortaya çıkana kadar bilen ve fark edenlerin büyük bir kısmı üç maymunu oynuyor. Kimler peki? Azınlık kısım olarak zarar gören kişiyi diğer olumsuz ihtimallerden korumaya çalışanlar, üç maymuncular ise zaten bir kere zarar görmüş deyip insanlıktan ümidi kesmemize sebep olan iğrenç insanlar. Çoğu da komşumuz, selam verdiğimiz tanıdığımız, farklı mesleklerden hatırlı abilerimiz, ablalarımız… Hastalıklı bir şekilde dışarıya insancıl profiller çizip aslında en büyük düşmanlığı etrafındakilere ya da kanıtlayamayacağını bildiği insanlara yaşatanlar. Çocuklara ve zayıf gördükleri herkese... Hayatta olmayan kadınlara methiyeler düzmekte üstünüze yok, hayatta olanlara ise zindanlar yakışır; kimi dört duvardan, kimi de dışarıya insan görünen içerde kadın düşmanı olanından, etli iskelet zindanları… Kadınları mezarlara layık görüp onurlu mücadele anıtları diker sonra da aşktan sevgiden söz edersiniz. Özgür kadın görmeye katlanamaz, iş yerlerinde apayrı mobbingler (baskı, taciz, psikolojik şiddet) uygular; saklanmaya ihtiyaç duyacak kadar farkında, bir o kadar da ikiyüzlü olursunuz. Annelerinize öyle saygı duyarsınız ki evlenene kadar onları, evlendikten sonra da çocuğunuzun annesini evinize hizmetkâr yaparsınız. Çalışan bir kadına, aynı zaman da evini çekip çevirip hem kocasının yemeğini hem çocuğunun altını es geçmiyorsa ancak saygı gösterir sobelenen ev direklerimiz. Kendi parasını kazanan kadınlardan korkar ve sindiremezler. Dışardan biriyse ve ölmüşse çok sevgiler ve de çiçekler; yaşamak istiyorsa ve kendi karısı, kızıysa eski köye yeni adet. Evden dışarı çıkabileceğinizi size kim söyledi? Ben, kendinden nefret eden, tüm egosunu zayıf gördüğü herkes üzerinden tatmin etmeye çalışan; sahte erkekliğini kanıtlamak için insanlığından vazgeçen ve aslında kadınlardan ödü kopan, kabul görmeyen merhameti çürümüş bir zavallıyım. Ama işte erkeğim ve güçlüyüm, bunu kadınları ezmeye yeter bir gerekçe sanıyorum. Ee, babadan böyle gördük; erkeklik gururum sadece kadınlara karşı gösterdiğim bir çığırtıdır benim, saygı duyamam onların tercihlerine. Hem sonra herkes arkamdan konuşur, inceldi iyice derler. Öyle ya incelik kadın özelliği bizim sözlükte, erkek dediğin hayvan olmalı; ne yaparım ben sürüden ayrılırsam?
Kadın düşmanı erkekler, tam da böyle kendileri gibi olan erkeklerden kabul görmek için yaşarlar. Ataerkil dayatmaların gücü aslında hepsini kadınlar tarafından alaya alınmaya dayanamayan, özgüvensiz birer cahile dönüştürür ve onlar bunu göstermemek için şiddete başvururlar. İnanır mısınız, sayıları o kadar çok ki her oluşumda birbirlerini bulup kadınları çekiştirirler. Haber dilinde bile köprülerden uçan arabalarda erkek şoför varsa dikkat edilmez ancak kadın şoförse muhakkak belirtilmelidir. Çünkü bir kadının herhangi bir konuda eksik olması böyle erkeklerin kendilerine daha çok güvenmesini sağlar. Seçileceğini hisseden nefret sahibi, içini kusar ve kabardıkça kabarır. Bu arada çok sevgili bazı televizyon izleyen alıngan erkekler, buradaki yazı gizli ve açık kadın düşmanları için yazılmıştır. Yani ne sadece kadınlara ne de sadece erkeklere yönelik bir suçlamadır. İçinizden veya dışınızdan ‘’Ben kadın düşmanı mıyım?’’diye kendinize sorun. Hayır diyorsanız, okurken kendinizi rahatsız hissetmeyin çünkü aynı taraftayız, iyi ki varsınız. Ancak haksızlıklar üzerine yazılmış bir yazı da kendinizi failden yana tutup bir de evet cevabı veriyorsanız bu yazı tamamen sizin için; kabardıkça kabarabilirsiniz, (kadın-erkek ayırmadan böyle düşünen herkes için) yok olmanız dileğiyle… Kırılgan açıklamalar bittiğine göre, var olabilmek için bireysellik savaşı veren, cinsiyeti yüzünden atfedilen tüm namus hükümlerini taşımakla mükellef sayılan bütün kadınlara; iyi ki varsınız ve çok güzelsiniz. İnsanca yaşamak, özgürlük ve huzur için ödün vermek zorunda kalınmayacak yarınlar daha yakın olsun diye; anlatmaktan bıkmayın hiçbir zaman. Kız çocukları kahkahalarını gizlemesin, dilediğince ip atlasınlar ve canları ne isterse onu yapsınlar diye; çaresiz anneler olmasın, anneye dönüşen ablaların hayalleri rafa kalkmasın ve hiçbir kız çocuğu umutsuz kırmızı kurdelelere bağlanmasın diye…
Cinsiyet sebebiyle uğratılan hiçbir zararın, hiçbir istismarın sorumlusu mağdur kişi değildir, olamaz. Bir cinsiyete sahip olmak, kadın veya erkek olmanın insanı hedef haline getirmesi; sırf cinsiyeti için zarar verilebilme ihtimalinin meşrulaştırılması, hastalıklı ve insanlık dışı bir düşüncedir. Bunun yanlışlığını savunmak için kadın olmak şart değildir.
Çok güzel anlatmışsın günümüzün kanayan yarasını....