İmkânsızlıklar ve hayal denilebilecek inkılaplar içinde, kan ile kurulan cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamayı bir acziyet olarak gören herkese örnek ve teşvik sayılsın diye; Türkoğlu ayağa kalk ve bağır binlerce kez! İlk Türk beyliklerinden, Osmanlı’ya ve şimdi ise Türkiye olarak cumhuriyet rejimiyle devam eden Türk devlet teşkilatlanmasının bitmek bilmeyen mücadelesi; ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kim ne derse desin dönmediği o ay yıldızlı yol, ondan ve ülküsünden vazgeçmeyen silah arkadaşlarıyla vatanını canına katan Türk halkı. İşte Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yılında her şeye ve bazen kendi içimizdekilere rağmen… Dimdik ayaktayız ve her zaman buradayız! Peki, cumhuriyetimizi nasıl müdafaa edeceğiz?
Gençliğe hitabeyi okurken insanın yüreğinde hoplayan bir duygu belirir; sanki cumhuriyetin ilk yıllarına gidersiniz… İlhan Berk’i anmak gerekir ilk yıllar demişken; ne diyordu şair, ‘’Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün…’’ İşte o kanın damarda durmaması ve güç aldığımız bu güzellik, ilelebet korumamız gereken bir emanet bize; atalarımızdan ve tüm geçmişimizden kalan… Metehan’dan Atatürk’e kadar bir devlet devamıysa mesele, herkes bilir ki ölüm var; ancak fikirler ve nesiller ölmez. Gençlik en canlı yârenidir bir milletin ve Türk milleti içi dışı düşman kaynarken bile gençliğine sarılmış bir bayrakla devam eder. Cumhuriyetin ilk yılları gibi olur yüzümüz her bayram. Kol kola bağıra bağıra okuduğumuz marşlar, haklarımızın mücadelesi, umutlu çocuklar ve gelecekleri kendilerinin tayini olan kadınlar, dualarımızdan eksik etmediğimiz toprak uğruna dökülmüş tüm kanlar, saygıyı en çok hak eden kurtuluş neferleri… Arkasından dua edilmeyen, Ortadoğu’nun pis siyasetinden Türkiye’yi çekip çıkarmaya çalışan tüm paşalarımız ve tüm şehitlerimizin ruhu şâd olsun… İyi ki vardınız ve emanetiniz emanetimizdir. ^Biliyoruz ki, mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temeli budur. Gençliğe Hitabenin girişi… İstikbalimizin yegâne temeli gerçekten de budur! Topraklarımıza sahip çıkmak, hiçbir asimilasyon politikasına boyun eğmemek, Batı’ya benzemek uğruna Orta Asya’dan başlayan bir geleneği kadersizce bırakmamak. Çünkü vatan, bırakılıp gidilecek bir yer değildir. Siz bırakıp gitseniz bile, nereden geldiğiniz anlınıza yazılır ve sizin sığındığınız her yer size vatanınızın penceresinden bakar. Kimisi sarı bir filtreyle, kimisi de bozuk kültür ve töresiyle; çağdışı medeniyetler ve pek çağdaş geçmişi sömürmekle geleceklenmiş uygarlıklar penceresi. Eğer ki biz istikbalimizi, cumhuriyetimizi müdafaa etmezsek, ömür boyu hapsedilmiş sarı filtreler, din adı altında kültür sömürüsü yapan uygarlık yalanlarıyla kaybolup yakılmaya çalışılacağız. Ve sanmayın ki bunlar hep düşman olacak… Atatürk bugünleri de görmüş çok önceden; ‘’ Gelecek kuşakların, cumhuriyete hiç acımadan saldıranların başında cumhuriyetçiyim diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şaşıracaklarını sanmayın. Türkiye’nin aydın çocukları böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçek düşüncelerini saptamakta güçlük çekmeyecektir.’’ Tıpkı onun kurduğu partiye Misak-ı Milli diye bir şeyden haberi bile olmayan, kurtuluş yıllarına dönsek zararlı cemiyetlerden sayılacak tonla insanın dolması ve doldurulması gibi… Ya da son aylarda yıllardır Atatürkçü geçinip Türk askerine nefret kusan, Atatürk’ün filmini yayınlamayan bir platforma bile sesini çıkaramayan ünlülerin bugün her yerde afiş afiş Atatürk’ü anması gibi…Ama biliyoruz ki Barış Manço gibileri de gelecek bu dünyaya... Çıkacak bir vatan evladı ve sahip çıkacak partisine, ülküsüne; biz çıkacağız meydanlara ve sahip çıkacağız kazandığımız haklara. İdamlık mahkûmken, başkomutanlığa; masalarda pay edilen topraklardan, bayraklarla sınırdan kan çizilen topraklara döndüğümüz gibi, vazgeçmeyeceğiz dimdik yaşamaktan! Ne bölücülerden ne mağduriyete saklanmış terör propagandalarından ne de dindarlık adı altında yapılan düşmanlıklardan; hiçbirine yem etmeyeceğiz cumhuriyetimizi ve hiç kimseden izin almayacağız dualarımızın özneleri için! Allah’tan isteyeceğiz ki davamız kutlu, şükredeceğiz ki nice yüzyıllar görelim ve çocuklarımızdan atalar yetiştirelim... Hasan Tahsin gibi korkmadan yürüyerek ve tükürerek yüzüne celladın, dualar ederek hep bir ağızdan; bırakmayacağız dayanışmayı!
‘’ Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız! Bizi öldürmek değil, canlı mezara atmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir; zaten başka türlü de dönüş imkânı yoktur.’’ Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun! Adaleti, eşitliği, tüm zorlukları her daim sırtında taşıyan ve tercihleri kendi inisiyatifinde olan, geleceği için savaşmak alanı açılan; geçmişinden bugüne toplumu değiştirme ve iyileştirme mücadelesi veren kadınlara, en çok size kutlu olsun! Umutlu çocuklar ay yıldız altındaki özgürlüklerine, hayallerine ve eğitimlerine koşsunlar diye, cumhuriyet en çok size kutlu olsun! Vatanını en çok seven işini en iyi yapandır, diyerek tüm sorumluluklarını yüreğinde arma misali taşıyan erkeklerine ve de herkese kısaca tüm Türkiye’ye armağan edilmiş bu güzel cumhuriyet, yüz yıllık ulu bir çınar gibi kök salmakta ve her geçen gün daha da güçlenmekte… Hep birlikte ve yan yana bölünmeden durduğumuz müddetçe birinci vazifemiz, boynumuzun borcu olarak hepimizin önünden yürümektedir. Gelecek nesillere bırakabileceğimiz en güzel miras, egemenliğimizden ve her anlamda koruyarak yukarılara taşımamız gereken ülkemizden başka bir şey değildir!
‘’ 2023’ün ılık bir ekim sabahında,
Bacaklarımda hafif bir uyuşmayla uyandım
Ve sanki yüz yıllık ulu bir çınar gibi
Kök salmaya başladım o sabah ’’
Barış Manço