Bazen, tutup dünyayı sallamalı en güzel yerinden; bir anne gömüsü ve çocuk beklentisi en vicdan yetmezinden. Sevmek zamanıymış ilkbahar, çiçekler ufalanırken mezar topraklarında; karar verememişler, sevmek zamanıysa mesele, yakışır demişler kışın en zehrine. Tutuşmalı eller üşüyen dudaklarda, sevmek zamanında ruh uzanırmış hazan vaktine; ormanın en derinliklerinden yağmurlu yaprak ezmesiyle alacalı bir çıtırtı çıkarmış insanın yüreğine… Fısıltı eşliğinde bir hazan rüzgârına dönüştüm sessizce:
Duydum ve devam ettim,
Kavuşmalar ve filli şapkalar sezdim içimde;
Yakamoz görmeli günü dolan kafesler,
Yüzmeli geçmişte kalan şimdisi kesik hevesler
Sevmek zamanı bütün mevsimler!
Bütün mevsimler bir bakışla yeşerdi insanın içinde,
Sevmek zamanı dediler tüm vakitlere;
İçimi söndürüp güldüm sadece.
Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm ormanı tanıyana kadar, ceylan ürkekliğinde bir aslan bakışıyla tanışana kadar. Bu ne görkem pusulanın doğusundan yükselen? Sessizlik içinde sekerek ilerledim ağaçların köklerinde. Bir Hüma kuşu ve kuğular provası var dışarda, bir yalan düzeni ve ölümler terazisi… Gece nöbetleri adalet mi ruhun kaleminde? Aldırmadan akıtıyor mürekkebini gölün aynasına, evet tüm bu görkem ormanın ortasından başlayıp yaşanacak doğudan batıya! Yüzyılların sırrı içinden seçtim: geliyor dans ederek bir karga ve kuğular provası! Bir karga ve kuğular provası…
Bale yapmalı kader çarkında bir cambaz ve sobelenmeden içinden korkmalı!
Titrerken üstünde ipin;
Bağırmalı en dehşetinde tüm hicaz,
Sevmek zamanı bir karganın,
Kuğular provasında ihanet tutsakmış meğer
Tüm kıbleler şaşmış diyorlar; bozulur öyleyse namaz!
Sevmek zamanı bir karganın,
Sırlar tüm yalanları yıllarla keser,
İtimatsa aşkın ihtirasında yasak bir çıkmaz…
Sevmek zamanı tüm erlerin, hepsi savaşlar mizanında sevdaya düşer;
Kuğular provasında bir karga ve başlamış infaz
Işıldadıkça ölüm kokarmış kelebekler,
Zamansızca esti, boylu boyunca uğrak bir poyraz!
Adi bir kumarla uzar ömrü kozaların, tutup ipinden sallamışlar cambazları; sakın bakmayın, ortalık kan revan! Dostlar ihanetten geçmiş iklimlerce, sevmek zamanıymış her an;
Külahlar konuşmuş mahkemelerde ve sonunda dönmüş güya devran! Bir Hüma öldü on üç gün önce, kuğular provasında 27.gün bitince; görecekler kimmiş günahlarla sınanmayan, bilhassa insanlar izlerken köprülerce!
Bir Hüma öldü, çalındı masumiyet ve ben; cennet kuşundan selam türküsü dinliyorum… Kayboldu iklimler, karıştı rüzgâr; Lokman Hekim’in gizinde kaldı vefa zamanı, dilekler diliyorum. İçim odalarında cenaze var, sessiz olun! Ölümsüzmüş açık bir yüreği aramak ve kayıpmış sayfaları, sarsıldım çıktıkça en derinden, derinden ve daha derinden.
Bir kuş ölüsü ve içimin defnesi,
Bir kuş ölüsü ve defini kalbimin;
Beni çıkarıp kuyudan, daha derinine atmamalıydı fikrimce…
Zamansız ve devasız, kara kış ortasında defneli bir zemheri tattım:
Gözlerine bakıp tanırken afili ve çabasız; sildim kalabalığı inandırmak için tepineni… İsterdim ki dostum uzatsın yardım elini fakat riyasız! Şimdi sessizce, herkesin görmesini umarak; ıssızlarda asılsız sözler ve samimi bir iğretiler ifadesi seziyorum… Görüyorum ve çözüyorum dilimi:
Sevmek zamanını katletmişler,
Gönül dünyasında bütün mevsimler kurak artık.
Aşkı ziyan etmişler,
Dünya hevesinde ben diye tutturana,
Âşık demişler her yere haksız vefayla saldırana…
Sevmek zamanını katletmişler; bir Hüma öldü!
Ve kuğular provasında bir karga,
İnatla varlıkta, inatla yaşamakta!
Süzülmeye de çalışsa karga nihayetinde…
Küçük kalır yanlarına uzanamaz,
Suya atlasa duramaz, eğreti bir kılıktır o, yakışmaz!
Cambaz. İpten. Düştü.
Salladı onu en çok seven, ihaneti gördü gözlerinde…
Dostunun sarstığı yerden düştü hem de;
Tanıdık bir çift gözün bakışına kandı.
Artık ne dese inanmaz,
Dönüp de hele hiç bakmaz.
Sevmek zamanını katletmişler,
Öl Hüma,
Düştü cambaz.