İsimlerden ve yutkunuşlardan oluşan düğümler vadetmiş dünya bana,
Bilmiyordum.
Bilseydim sahi ne değişecekti?
İstemek,
Ah, ne zor isteyememek!
Düğümleri çözerim sandım ilk başta,
Çözemesem bile kaçırır beni diye düşündüm gitmek.
Düğümlere takılıp düştükçe harlandı isyanım,
Beyazları tutmaya çalıştıkça ellerime bulaştı siyahlar;
Başladı yıkım ve silindi taşlardan adım,
Yutkundukça kaybettim sesimi;
Yalancıların duyulmazında en dürüst çobandım,
Yutkundukça çoğalttım içimi;
Görenlerden âmâlar seçer, yazık bir hevesle kanardım…
Ve yaşlarım,
Ah, sayıdan ve sudan yaratılmışlarım!
Yıktım, dağıttım ve topladım sakince
Tek başıma kaybolmasaydım,
Düşmeseydim dostlardan tuzaklara
Bu üçleme getirirdi beni kendime…
Ah, ne zor isteyememek!
Düğümleri çözer sandım bakınca bana
İsmimi nasıl söylerdi dile gelse dünya?
Üçlemeler, vaatleriyle seslendi yekten;
Geliyorum, üzeceğim ve büyüyeceksin;
Ne zor sezilmek en ufak şeyden,
Tanıdığın yüzlerden aşkla pes edeceksin,
Pamuk ipliğinin en, en incesinden
Ve ille de okunacak her şey yüzünden.
Ah ne zor seslenememek!
Düğümler ve sualden yoksun yutkunuşlar,
Kursağıma ne yaptınız?
Hınçla dökülmüş boğazımdan yaşlar;
Kursağıma dizilmişler aralıksız,
İlmek ilmek tırmanmışlar gözlerime kadar…
Ah, ne zor vazgeçmek!
Yüzünde ar aramak arsızların,
Çok zor kötüleri utanmadan sevebilmek!
Bunlar mıydı bana vadettiğin dünya?
Hülyasız, gerçek bir gemide
Yutkunuş ve isimlerden düğümlerle
İsteseydim sahi,
Ne değişecekti?
Yol kenarına atılmış ölü bir kedi görüyorum şimdi
Vardır elbet bir ismi, tıpkı bütün dilsizler gibi
Özgürlük…
Çok kolaydır, bilirim; tek şartı burjuva isteği
Ve yaşamak,
Ah, ne zor yaşamak,
Batı’dan uzakta bir hilal gibi!
Dünya iyilere zindanmış, kötülere basamak,
Hep kâinat suçluymuş, öyle mi sahi?
Allah yarattı fakat içini insana bıraktı,
Allah yarattı bizi ve içimize baktı;
Baktı, bildi, tanıdı ve bizi bize bıraktı
Umulmuş bekleneni,
Putları yerle bir edeni,
Kuyudan çıkan güneşi
Hepsini kim ruhumdan çekip aldı?
Ah, ne zor beklemek vaatleri;
Yalanları kabahatlerle savunandan!
Ne zor beklemek sözünün erini,
Daimi özürlerin hafızı, densiz tövbekârdan…
Umulmuş bekleneni kim çekti aldı ruhumdan!
İnsan sözleri duysaydım,
Duyduğumla kalmasaydım
Dünyanın adaletine şaşmazdım belki
Ah ne zor;
Ne zor seçmek tüm,
Tüm yalancı güneşleri…
Baharla oyalanırken düştüm bir çukura
Ve yutkunuşlar ekledim kendime gizli gizli.
Gördüm onu, izledim ve dinledim;
Baktı, ağladı, durdu ve gitti
Duydum, sezdim ve düşledim;
Gördü, güldü, döndü ve geri geldi
Üçlemeler gezdi zamanda, yaktı anıların içini
Dünya çöz dedi bana, sonunda tuttum sözlerimi
Esirgeyemedim fedayı ve sevdim dileklerini,
Biliyordum başıma geleceği;
İzafilerden duruş beklememek gerekti,
Aslı emin, diğeri şüpheydi
Biliyordum duran sulardan geçtiğini
Biliyordum yakılanın yelkovansız akrepliğini
Kovulan yeller zamanda dans ediyor,
Kokular getiriyorlar ve geçmişten tren sesleri
Duyuyorum ve soruyorum;
Bir daha ki sefere yetişir mi yürek filizleri?