Kullanıcılarınıza bir çözüm sunmadan ve yeni ürünler tasarlamadan önce, içinde bulunduğunuz bağlamı anlamanız gerekir. Kullanıcıların yaşamlarına dahil etmek ve kullanmayı isteyecekleri ürün ve hizmetler yaratmak için yalnızca fonksiyonel çözümler sunmak yeterli değildir; sosyal ve duygusal boyutları da göz önünde bulundurmalısınız. En deneyimli tasarımcılar bile dar bir noktaya odaklandığında, bağlamın sunduğu zengin fırsatları kaçırabilirler.
Bu noktayı daha iyi anlatmak için, doktorların görevlerini yerine getirmek için ne tür araçlara ihtiyaç duydukları üzerine uzun süre kafa yoran Todd Dunn’un hikayesinden bahsedeyim sizlere. Bir inovasyon müdürü olarak görev yapan Dunn, hasta tedavisinde yaygın olarak kullanılan araçlara dair yeni yaklaşımlar geliştirmekten sorumluydu. Alanında önemli çalışmalar yürüttükten sonra, bir gün kendisini birlikte çalıştığı hekimlerden biri tarafından tedavi edilirken buldu. Görevi gereği defalarca girdiği muayene odasında, bu kez bir hasta olarak bulunmak ona farklı bir bakış açısı sundu.
O anı şöyle anlatıyor: “Muayene odasında, kırışık kağıt örtünün üzerinde doktoru bekliyordum. ‘Burayı kim böyle tasarladı?’ diye düşündüm. Altımdaki kağıt son derece rahatsız ediciydi. Her an kayıp düşecekmişim gibi hissettiriyordu. Ayrıca en ufak hareketimde gıcırdayarak rahatsız edici sesler çıkarıyordu. Bu küçük bir ayrıntı gibi görünebilir, ancak insanın gevşemesine izin vermiyor, aksine endişeye boğuyordu.”
Mesleki tecrübesi sayesinde Dunn, kağıdın işlevsel bir amaçla tasarlandığını fark etti. Temel amacı muayene yatağının temiz kalmasını sağlamaktı. Ancak hasta gözüyle bakıldığında, bu fonksiyonel tasarım rahatsız edici bir his yaratıyordu.
Muayene sırasında doktor, Dunn’ın dizindeki sorunu ve çözümünü kabaca bir kağıda çizerek açıkladı. Bu, Dunn’ı rahatlattı. Ancak o sırada doktorun hemen arkasındaki bilgisayarda, muayene sırasında koyduğu tanıyı doğrudan kaydedip iletmesini sağlayacak son derece gelişmiş bir yazılım bulunuyordu. Yine de doktor, bu dijital aracı kullanmayı tercih etmemişti. Dunn, doktorun neden bu yolu tercih etmediğini sorduğunda, şu yanıtı aldı: “Hastadan aldığım bilgileri bilgisayara geçirmek çok zaman alıyor ve o süre içinde hastayla göz teması kuramıyorum. Birkaç dakikalığına bile olsa hastadan uzaklaşmak istemiyorum. Hastaya güven vermek ve onu rahatlatmak, detaylı bir bilgisayar kaydı almaktan daha önemli.”
Oysaki doktorun işini kolaylaştırması beklenen yazılım, duygusal faktörleri göz ardı ediyordu. Doktor için hastasıyla kurduğu güven ilişkisi, herhangi bir dijital kayıttan çok daha değerliydi.
Bu deneyim, Dunn’a tasarımın yalnızca işlevsellikten ibaret olmadığını, sosyal ve duygusal boyutlarıyla bir bütün olarak ele alınması gerektiğini gösterdi. Ne kadar gelişmiş olursa olsun, yalnızca işlevselliğe odaklanan bir ürün, resmin bütününü kaçırabiliyordu.
Tasarım Sürecinde Bağlamın Önemi
Geleneksel yazılım geliştirme süreçlerinde, klinik hekimler bir konferans salonuna toplanır ve ihtiyaçları üzerine konuşmaya başlarlar. Analistler bu talepleri not alır, ardından mühendisler bu bilgiler doğrultusunda çözümler geliştirir. Ancak bu yaklaşım, gerçek dünyadaki kullanım deneyimini ve bağlamı tam olarak yansıtmaz.
Kullanıcı deneyimi, yalnızca iyi bir arayüz veya düğmelerin doğru konumlandırılmasıyla sağlanamaz. Bir yazılımın işlevselliği kadar, onun nasıl bir kullanım deneyimi sunduğu da önemlidir. Kullanıcıların gereksinimleri, bir konferans salonunda tanımlanamaz; asıl ihtiyaçlar, onların günlük hayatlarına ve gerçek kullanım senaryolarına bakarak anlaşılabilir.
Pek çok şirket, tüketicilere ürünlerini daha cazip hale getirmek için ne gibi değişiklikler yapılması gerektiğini sorma tuzağına düşer. Daha hızlı mı olmalı? Daha ucuz mu? Daha modern mi? Oysa ki kullanıcılar, yalnızca eksiklikleri dile getirmekle değil, aynı zamanda fırsatları göstermekle de değerlidir.
Ürün tasarımında başarı, sadece işlevsel çözümler geliştirmekten değil, kullanıcıların yaşadığı duygusal ve sosyal deneyimi anlamaktan geçer. Kullanıcıları yalnızca birer yanıtlayıcı olarak görmek yerine, onları ürünle bağ kuran gerçek insanlar olarak ele aldığınızda, gerçekten değer yaratan çözümler tasarlayabilirsiniz.