Bir girişimci ya da yönetici misiniz?
Büyük ihtimalle siz de, tıpkı diğer girişimciler ve yöneticiler gibi, müşterilerinizin tercih önceliği olduğu “mükemmel ürünü” yaratma peşindesiniz. Ya da mevcut ürünlerinizi daha kârlı ve rakiplerinizden farklı kılacak stratejiler deniyorsunuz. Peki, gerçekten müşterilerin ne istediğini biliyor muyuz?
Eğer biraz şanslıysanız doğru içgörüyü birkaç varsayımla elde edersiniz. Fakat gelin bir de yapay zekaya: “Müşteri içgörülerini yalnızca kendi varsayımlarımıza dayanarak belirlediğimizde, doğru içgörüye ulaşma olasılığımız nedir?” diye soralım.
İşte cevabı: Bir üretici firmanın yalnızca müşterileri adına varsayımlarda bulunarak doğru içgörüyü yakalama şansı oldukça düşüktür. Araştırmalar, müşteri içgörüsüne ulaşmada varsayımlara dayalı yaklaşımların genellikle %20'nin altında bir doğruluk oranına sahip olduğunu göstermektedir.
Şirketin bütün kaynaklarını sadece %20 oranında başarılı olma ihtimalini bile bile mi kullanalım? Tabiki hayır.
Kullanıcı İhtiyaçlarına Çözüm Sunmanın Yolu
Peki, bir ürünü kullanıcıların ihtiyaçlarına çözüm sunacak öngörülebilir strateji geliştirmenin yolu nedir?
Mesele hiçbir zaman yalnızca ürün değildir; mesele, kullanıcının o ürünle olan hikayesidir. Bu nedenle, müşterilerinizin kullanmak için can atacağı ürünler tasarlamak istiyorsanız, kullanıcıdan topladığınız veriyi nasıl anlamlı değerlere dönüştüreceğinize odaklanmalısınız.
Veriyi Anlamlı Hale Getirmek
Bugüne kadar şirketlerin elinde hiç bu kadar fazla tasarım ve araştırma aracı olmamıştı. Diğer yandan, şirketler de müşterilerini hiç bu kadar iyi tanımamıştı. Ancak bu büyük veri devrimiyle birlikte, kullanılan araçların zenginliğinin yanı sıra; verinin çeşitliliği, hacmi ve hızı da akıl almaz derecede büyüdü.
Asıl mesele şu: Tüm bu veriden nasıl doğru çıktılar elde edeceğiz ve bu verileri nasıl ürünleştireceğiz?
Bugün birçok şirket, kullanıcı deneyimi araştırmalarından topladığı veriyi sadece biriktirerek, herhangi bir değer veya iyileştirme sağlamadan yinede yol aldığı yanılgısına kapılıyor.
Bu noktada toplanan veriler de genellikle şu türden oluyor:
Kullanıcıların %54’ü A modeli yerine B modelini tercih ediyor.
Kullanıcıların çoğu 35-50 yaş aralığında.
Son ürünümüzün satış rakamları bir öncekinden yüksek görünüyor.
Ne yazık ki bu veriler, kullanıcıların ürününüzle olan deneyimini ve tercih nedenlerini tam anlamıyla açıklamıyor. Fakat maalesef şirketleri rahatlatmaya yetiyor.
Doğru Soruları Sormak
Bu noktada, doğru soruyu sormayı bilmiyorsanız, gerçek içgörü asla elde edemezsiniz. Peki, doğru soruyu nasıl soracağız?
Bir yazılım ürünü geliştirdiğinizi düşünelim. Geliştirdiğiniz bu yazılım ya da mobil uygulama, insanların yaşamlarında hangi soruna çözüm üretiyor? Cevapları onlar adına siz vermeyin; onların söylediklerini dinleyin.
Hatta sadece soru sormakla yetinmeyin, gözlemleyin. Kullanıcılar, sizin çözüm sunduğunuzu düşündüğünüz problemle karşılaştıklarında, o problemi aşmak için nasıl çözümler geliştiriyorlar? Bunları kaydedin ve yorumlayın.
Stratejinizi Şansa Bırakmayın
Eğer temelinizi müşterilerinizin deneyimlerini anlamak üzerine inşa ederseniz, stratejinizi şansa bırakmamış olursunuz. Mesele hiçbir zaman mükemmel ürünü tasarlamak değil, kullanıcılarınızın ürünününüzle olan deneyimine odaklanmak.
Başarılı sonuçlar elde etmek için rastgele olta sallamayın.