Mermer Ülkesi
‘’Kaderden ve kederden kaçamayız!
Bağlıyız birbirimize,
Buna rağmen kederle çizmekteyiz sevilmişliğimizi
Ve kaderler sunmakta ömür ezanı, tüm beşerlere
Toprak arzu içinde hepimizin tek bekleyeni,
Kalplerimizdeki çivilerse tabutlarımızı özleyişte…
Unutmadan;
Mermer Ülkesinde ayrılmış herkesin yeri;
İçlerinde kötücül hevesler varken, tüm sevgiler biz uğruna
Acımasızca bırakırlar en güvenerek tuttuğumuz elleri
Başımız eğik döneriz, biliriz ki affedeceğiz;
Çiçekler ekecekler yüreğimize,
Dallarından uzun uzun sarkacak pişmanlık sözleri
Her şeyi bırakıp yakarmak vakti Mermer Ülkesinde;
İçimize gömülecek bütün dünyalık ve insanlık dertleri’’
İnsanların nasıl delirdiğini anlamaya başladım.
En bencil aşkları gördüm körlerin anlattığı,
Sağır leylalar ve duydukları mecnun sesinden hülyasız şarkılar
Kendine âşık herkes kırdı tüm bastonlarını;
Yürüdük köprülerce ve bitti sonsuz sandığımız anlayışlar
İnsanların nasıl delirdiğini anlamaya başladım…
Bir ömrü heba etmek ve özlemekmiş en kötüsü,
Kabullenmekmiş hayatın zamansızlığı
Vazgeçmek aşkın tüm uzuvlarından,
Ve de eriyip gitmekmiş kardeş gözünden en kayıtsızı
Bugün tam üç tane kara kedi gördüm;
Öyle ya, uğursuz uğursuzu çekermiş
Tanıdım hemen onları,
Gözlerimi gözlerinin içine gömdüm;
Okşadıkça başlarını,
Avuçlarımda yeşil bir çift dünya gezermiş…
Baylar ve bayanlar, uyanın;
İnsan, en iyiler tarafından en kötüyken terk edilirmiş
Nefesler alıyoruz sürekli öldüğümüz bir yerden;
Hayatların hayatlar içinde de ömrü varmış meğer
Yollar yarımmış biz en uzun, en incesinde yürürken…
Ve hikâyeler hep en sevdiğimiz yerden bitermiş
Çiçekler koyduğumuz sayfalar çöplerde şiir okurken,
Güzelce defnedip mâziyi, vazgeçmek gerekmiş…
İnsanların nasıl sakinleştiğini anlamaya başladım;
Şimdi sessiz bir derinlikte,
Yıkılan evlerin önünde oturmaktayım;
Mağlubuyum bu savaşın fakat anlatmaya başladım!
Erişemedim o kabullenişe ama ve fakat sevgiler aşmaktayım…
Çıldırıp yakmışken gemileri; dümdüz yürümeyi
Dümdüz yürümeyi ve teklik arz etmeyi!
Anlamaya başladım sevilenin hadsizliğini
Ve son zamanlarda
İnsan olmaktan utanmaktayım…
Hepimiz aynıyız ve bambaşkayız!
Fıtrat mıdır sebep tüm bu olanlara,
İşte şimdi şaşmaktayım…
Secdelerce ağlamak ve susmak dualarca!
Açığa da vursam, saklasam da yüreğimi
Bilmekte ve inanmaktayım,
Baylar ve bayanlar, uyanın;
Keşfedilmemiş bir yaratılış ve duyulmamış bir savaştayım!
Gülmezken, bozarken insanların güneşli günlerini;
Yağmurlar yağdırmaktayım…
Şemsiyeleri açık herkesin ve tabana kuvvet,
Dönmeyin geriye,
Kendi kendimle ilahi bir barıştayım!
İnsanların insanları nasıl delirttiğini,
İnsanın insana olan nefretini
Çaresizlik içinde, anlamaya başladım!
Baylar ve bayanlar;
Hiçbir varlığın olamayacağı kadar kötüyüz…
Tüm günahların ilkbaharı,
Ve Decl’in anlındaki tek gözüyüz!
Kuruttuk dünyanın vicdanını,
Rabbinden utanır ve kaçar bir halde;
Tüm sevapların haram tesirli örtüsüyüz…
Yalan söylediğimiz her şey,
Zayıflıktan korkmayacağım andını içtik ve kibir yüklüyüz!
Tükendik temize çıkmaya çalışırken,
İhanet ettik yeminlerimize;
Suçlarımızı taşıyamaz, topallarken
Elleri nihayet semaya çevrilmiş, yürüyen birer ölüyüz
Delirmeyen, deliyi anlayabilir miymiş?
Alay mı edermiş yoksa Shakespeare’in dediği gibi…
‘Yarayla alay eder yaralanmamış olan’
Âdemin sevgisi hep kendinden gelirmiş,
Yazgı kaçmasa da kovalarmış hep insan
Herkes rabbini kendinde severmiş,
Ve iman, en çok içten parlarmış!
Göğsüm daraldığında kim bilir,
Şahdamarımda kim uyur;
Kim duyar ki hiç konuşmadan içimi,
Ve kim bilir,
İnsan, gerçekten nasıl delirir?
İnsan, gerçekten ne için ne delirir?
Ellerine yüreğine sağlık ne güzel bir kalem Allah yolunu açık etsin
Çok güzel bir yazı olmuş. ÇOk beğenerek okudum...