Nurefşan OKUMUŞ

Nurefşan OKUMUŞ


YALNIZLIK SAVAŞI VE KENDİNİ KAZANMAK

15 Mart 2023 - 17:29

Yalnızlık çok tehlikeli bir alışkanlıktır. Sebebi kendiniz de olsanız etrafınız da olsa bazen insanın içini kasvetli bir ülkeye çevirir. Bu ülkenin şehirlerinde dolaşmaktan korkarsınız illk zamanlar ve kaçarsınız yalnızlıktan. Aslında çoğu insanın yalnızlık sandığı, kendine dönmektir. İçini, ruhunu keşfetmek bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliktir. Bu süreç temkinli ve temiz geçebileceği gibi sancılı bir buhranla da sonuçlanabilir. Bazı insanlar bu süreçten çok korkarlar, bunun sebebi kendilerini tanımamalarıdır. Tanışmaktan kaçarlar ve hatta şöyle devam edeyim; tanışmaktan kaçarız. Korkarız…

Bizi korkutan şey ruhumuzla tanışmak, kendimiz keşfetmek değil bu işin sonunda ulaştığımız şeyin bizi memnun etmemesidir. Daha net olursam, kendimizden hoşlanmazsak eğer yapabileceğimiz bir şeyin olmaması bizi çok korkutur. Çünkü ‘’Bir daha görüşmem olur biter…’’ diyebileceğimiz biri değildir karşımızdaki. Biz ise en çok kendimize acımasız oluruz. Ne büyük haksızlık değil mi? Bazen çevremiz yüzünden yalnızlığa sürükleniriz, belki uyumlanamadığımız insanlardır belki de sadece biz oraya ait değilizdir. Sonunda kendimizle baş başa kalırız ve bu çıplaklık pek hoşumuza gitmez.

Canımızı yakan şeyleri bu kadar iyi ve net bilen birine yalan söyleyemeyiz. Ondan kaçamayız ve ona katlanamayız çünkü bu beş dakikalık bir konuşma değildir. Uzaklaşmak, kendimizi duymamak isteriz. Bunu, kabullenemediğimiz şeylerden kaçmak için yaparız. Yalnız kalmak istememek ile kendinden kaçmak bambaşka şeylerdir aslında. Birincisinin bir sürü ve normal sebebi olabilir. İkincisi ise kendimize sormaktan korktuğumuz soruların bir surete bürünmesiyle karşımıza çıkar. Korkmadan kendimizle girdiğimiz bu savaşlar, aslında gerçek hayata hazırlar bizi. Dünyadaki en acımasız soruları sorarız kendimize ve savaştan sonra artık bir cevabımız vardır. Bu savaşı kazandığımızda kendimizi kazanmış oluruz ve yalnızlık bizi korkutmamaya başlar. Tehlikeli bir alışkanlığa dönüşme ihtimali de tam olarak bu evreden sonra nihayete erer. Savaşı kazanırız ve yalnızlık, bizim kaçmak için kullandığımız bütün kaleleri yıkmıştır çoktan.

En güvendiğimiz yöntemlerimizi –benim ki şarkı dinlemekti- kılıçtan geçirmişti ve içimizdeki kasvetli ülke düşmüştü bile kendiliğinden. İşte böyle yalnız kalarak kendimizi kazandığımız savaşlardan sonra o kasvetli ülkelere bahar gelir çünkü insan, kendini severse hayattaki hiçkimse ona geri döndürülemez zararlar veremez. Ve kendimizle barıştığımız zamanlarda kalbimizin kapısını çalan eli maşalı birileri olur. O sevgiden isterler, zaferden bir yudum içmek için etrafınızı sararlar. Bu insanları fark etmek çok zordur ama savaşı kazandıysanız barışı korumak zorundasınız.

Bu yüzden fark ettiğiniz an sizi sevgi adı altında zehirleyen insanları hayatınızdan çkarmanız gerekir. Bir yere kadar insanlar birbirlerine yardım edebilir, çünkü biri kendine düşmansa siz onu iyileştiremezsiniz. Kendini sevmeyen birinin bir başkasını sevmesi hele ki ona zarar vermeden sevmesi imkânsızdır. Kendi ışığı olmayan biri başkasını parlatamaz, bu çaba sadece sizden eksiltir.

Kendinizi sevmek, yalnızlıktan korkmadan hayatınızdan zehirli insanları uzaklaşatırabilme yeteneği kazandırır. Kendinizi kırık aynalarda parçalamayın; sırlı kenarlarıyla sağlamlaştırdığınız tek parçadan güçlü bir zırhla gözünüzün içinden ruhunuza bakın. Herkesin umudunu kaybettiği, sanki artık hayat bitmiş gibi hissettiği anlar vardır, işte bu anlarda fark etmeliyiz ki; aslında o kadar da yalnız değiliz. Aynı şeyleri yaşıyor belki de aynı şeyleri kaybediyoruz.

Ama hepimiz tek başımıza arıyoruz kaybettiklerimizi. Kim bilir belki bir gün birimiz birimizin yoluna çıkar, yalnızlıklarımız çarpışır ve düşer yere kalkanlarımız. Ben, aynı savaşı farklı cephelerde, farklı ülkelerde verenlerin birbirlerini bakışlarından ve burukluklarından tanıyacağına inanıyorum…  Şimdi size, kendinden kaçan; kendini hiç sevemeyen bir genç kızın neredeyse bu savaşı kaybetmek üzereyken o kasvetli ülkede yazdıklarını göstermek istiyorum:
   ‘’ Kalbimin kapısını çalan eli maşalı biri var. Girmesin içeri, istemiyorum; kaçmak istiyorum ama kurtulamıyorum. Nefret ediyorum bu bakışlardan; çok uzaklara gitmek, kimsenin bilmediği bir yerde ölmek istiyorum… Toprâğın kabul etmediği ayıplanmış bedenlerin ruhlarından bir şarkı üflenmiş sanki kalbime. Herkesin tanıdığı bir uğursuzluk var gözlerimde… Herkesin bildiği bir oyunbozanlık. İstemiyorum kimseyi, keşke içimdekilerle beraber yok olsa herkes. Ben sadece kendim olmak istiyorum, iyileşmek istiyorum. Ben, kendimi bildim bileli sesimi duyamıyorum. Kırık aynaları birleştirince ortaya çıkan görüntülerde arıyorum kendimi. Gözlerimde arıyorum, fotoğraflarda arıyorum, eski şarkılarda, şiirlerde… Yokum işte. O kadar güzel saklanmışım o kadar güzel kaçmışım ki kendimden, nereye koyduysam o rahat nefeslerimi, içi gülen gözlerimi… Ararken boğuluyorum, artık benim değillermiş gibi. ‘’

Profesör Albus Dumbledore’un da dediği gibi: ‘’Mutluluk en karanlık zamanlarda bile vardır. Yeter ki ışığı açmayı unutmayın.’’ Ne kadar umutsuz gözükürse gözüksün her zaman ruhumuzun derinliklerinde cılız bir ışık yanar.  Çünkü çocukluğumuz biz büyüdükten sonra bile içimizde koşuşturmaya devam eder. Ve bu kız, kendiyle savaşını kaybetmek üzereyken küçüklüğüne rastladı içinde. Yalnızlık denen şeyin kaçmak olmadığını ve aslında derinlerde neleri gömdüğünü fark etti. İnsan kendinden neden kaçardı ki? Kendini sevmedikten sonra birini sevmek hayatını hiçe saymak olmaz mıydı? O zaman şimdi küçükken kendimize verdiğimiz sözleri hatırlayalım mı? Çünkü bu arkadaşımız savaşı böyle kazandı.

Dediğim gibi: Bir savaş kazandıysak barışı korumak ilk görevimiz olmalıdır. Bu yüzden en çok kendimizi seveceğiz ve içimizdeki çocuk için ülkemizde kasvet değil bahar hüküm sürecek. Hiçbir şey vicdanınızın ışığından daha parlak olmasın, kalbinizin kapısını çalan eli maşalı insanlardan da kaçmayın; dimdik yürüyün hayatta. Ve unutmayın sözler verdik küçüklüğümüze: Çok mutlu olacağız ve koşacağız deli gibi yağmur yağarken, vazgeçmeyeceğiz çok sevmekten ve de kocaman gülüşlerimizden…

 

YORUMLAR

  • 5 Yorum
  • M.Ç
    5 gün önce
    Eline yüreğine sağlık uzun z***andır böyle düşündürücü ve umut dolu bir yazı okum***ıştım. Teşekkürler uzun z***an sonra bu duyguları yaşattığın için Nurefşan :)
  • Prof. Severus Snape
    6 gün önce
    Elinize, gönlünüze sağlık çok güzel ve düşdürücü bir yazı kaleme almışsınız okurken hayatımdan birçok sahne geçti aklımdan. Eminim herkesin yaşadığı ya da yaşayacak olduğu bir durum "kendimizle yaptığımız savaşlar". Naçizane savaşları kazanmak kadar ertele***k de önemli zannımca. Bu konuda bir alıntı da ben yapayım. "Acıyı bir süreliğine uyuşturmak, sonunda onu hissettiğinde daha büyük acı çekmene yol açar." Albus Dumbledore
  • Halil Elaldı
    1 hafta önce
    Çok güzel bir yazı olmuş Nurefşancım. Kalemine sağlık. Sonraki yazılarını da bekliyoruz.. Dumbledore alıntısı t*** yerindeydi. Bu yazı bana başka bir alıntı yapmaya itti. Fight Club'tan bir alıntı.. "bizler, tarihin ortanca çocuklarıyız. bir ***acımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız; hayatlarımız." Sen de bize hayatlarımızı anlatmışsın. Bu buhrandan nasılsın çıkm***ız gerektiğinin deniz feneri olmuşsun. Daha nice güzel yazılara..
  • Pecer Şumuko
    1 hafta önce
    Yağmuru müjdeleyen rüzgar gibisin.Enfusi değil afaki efkarının eşanısın.
  • Murat Gatar
    1 hafta önce
    Tebrikler Canım Arkadaşım