Diyabet halk arasında şeker hastalığı olarak bilinir. Yaşadığımız yüzyılın en önemli sağlık problemlerinden biri olarak gösterilebilir. Günümüzde hızla artış gösteren bir hastalık olan diyabet, tip 1, tip 2, gestasyonel diyabet (GDM) ve diğer spesifik tipler olmak üzere 4 grupta sınıflandırılır. İnsülin eksikliği ya da insülinin kullanımındaki problemler nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmaları düzgün işlevini yerine getiremez. Bu durum farklı metabolik hastalıkların oluşmasına da neden olur.
Prediyabet: Normal kan şekeri ile diyabet arasındaki ara döneme prediyabet (gizli şeker) denir. Bozulmuş glikoz toleransı olan bireyler prediyabetiktir. Bireyler sağlıklı beslenme ve fiziksel aktiviteyi arttırma gibi davranışsal değişikliklerle diyabete geçiş hızlarını azaltabilirler.
Tip 1 diyabet: İnsülin hormonun yetersiz veya hiç salgılanmaması sonucu oluşur. Yaşam tarzı tip 1 diyabet oluşumu üzerine etkili değildir. Otoimmün bir hastalıktır. Genellikle erken yaşlarda görülür. Pankreas beta hücrelerinin %80 azalmasıyla birlikte kişide komplikasyonlar görülmeye başlar. Tanıdan itibaren insülin kullanılmasını gerektirir.
Tip 2 diyabet: İnsülin salınımı olsa da vücut hücrelerinin insülini kullanımında sorun vardır. Genellikle daha ileri yaşlarda (35 yaş ve üzerinde) başlar. Oluşumunda genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de (beslenme, fiziksel aktivite, ilaç kullanımı) etkisi vardır. Özellikle obez bireylerde tip 2 diyabet sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Beslenme planına uyum sağlaması, egzersiz yapması ve kullanılan kan şekeri ilaçlarının yeterli gelmesi durumunda bireylerin insülin kullanması gerekmeyebilir. Bunun için tıbbi beslenme tedavisine uyum gösterilmesi oldukça önemlidir. Diyabet hastalarının %90’ı tip 2 diyabetlidir.
Gestasyonel diyabet: Gebelikte ortaya çıkan diyabet şeklidir. Gebelik öncesi yeterli insülin salgılayabilen beta hücreleri gebeliğin ilerlemesiyle yeterli insülin salgılayamaz, bu sebeple gebenin daha önce diyabeti olmadığı halde gebelik boyunca kan şekeri yüksek seyredebilir. Gestasyonel diyabetin sonucunda kan şekeri düzeylerindeki artış, bebeğin büyüme ve gelişimini etkileyebilir. Bunun için gestasyonel diyabeti olan gebelerin, doktor ve beslenme uzmanıyla multidisipliner bir yaklaşım ile takip edilmesi gerekmektedir. Genellikle doğum sonrasında gestasyonel diyabet geçer. Ancak doğum sonrasında annenin Tip 2 diyabete yatkınlığı görülebileceğinden doğum sonrasında da izlenmesi ve diyabet önleme programlarına öncelikli olarak dahil edilmesi önerilmektedir.
Diyabet Belirtileri
Sık sık idrara çıkma, çok su içme, aşırı iştah veya iştahsızlık, ağız kurulukları, halsizlik, çabuk yorulma, gece idrara çıkma, bulanık görme, kaşıntı diyabet belirtileri arasındadır.
Diyabeti Olan Hastalarda Tıbbi Beslenme Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
Kan şekerini dengede tutabilmek için sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli, öğün atlanmamalıdır. Uzun süreli açlıktan kaçınılmalıdır. Karbonhidrat içeriği yüksek, glisemik indeksi yüksek ve lif içeriği az yemekler hiperglisemi (kan şekerinin yüksekliği) oluşmasına sebep olur. Özellikle karbonhidrat içeren besinlerin, önerilen zamanda ve önerilen miktarlarda yenilmesiyle hipoglisemi ve hiperglisemi önlenebilir. Tercih edilen besinlerin karbonhidrat miktarı kadar içerdiği karbonhidrat çeşidi de önemlidir. Basit karbonhidratlar yerine lif içeriği yüksek kompleks karbonhidratlar (tam tahıllı ekmekler, kuru baklagiller, kinoa vb.) tercih edilmelidir. Karbonhidrat içeriği yüksek besinler tek başına tüketilmemeli yanına protein içeren besinler eklenmelidir. Örneğin yalnızca bir meyve ile ara öğün yapmaktan kaçınılmalı, meyve ile birlikte bir çay bardağı kadar süt veya iki yemek kaşığı yoğurt tüketimi teşvik edilmelidir.
Öğün sayısı diyabetin tipine, kullanılan ilaçlara, fiziksel aktivite düzeyine, kan şekeri düzeyine, var olan diğer hastalıklara ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişir.
Kısa etkili insülin kullanan diyabetlilerin üç ana öğün ve her üç ara öğün olmak üzere toplam altı öğün beslenmeleri gerekir. Hızlı etkili insülin kullananlarda ara öğün sayısı kişilerin günlük rutinine göre değişiklik gösterebilir. İnsülin tedavisi almayan tip 2 diyabetlilerin ana ve ara öğünler dahil olmak üzere günde 4-6 öğün beslenmesi önerilebilir. Az az ve sık sık yemek yeme, öğün sonrası kan şekerinin daha dengeli şekilde yükselmesini sağlar. Öğünlerde yenilen yiyeceklerin porsiyonlarını azaltılarak küçük öğünler halinde yenilmelidir. Ana öğünler ve ara öğünler arasında kalori açısından da bir denge bulunması önemlidir. Ana öğünlerin, ara öğünlerin 3 katı kadar kalori içermesi uygun olandır.
Tip 2 diyabete sahip olanların çoğunluğunu ise fazla kilolu ve obez bireyler oluşturur. Bu durum ideal kiloda olmanın önemini göstermektedir. Obez diyabetli bireylerde ağırlık kaybı sağlanması hedeflenir. Bunun için öğün planları kan şekerini dengede tutmaya uyumlu olduğu kadar kilo kaybını destekler nitelikte olmalıdır.
Tip 1 ve tip 2 diyabetliler için tek tip bir tıbbi beslenme tedavisi yoktur. Her diyabetli bireyin ilaç tedavisi farklı olduğu gibi beslenme tedavisi de farklıdır. Bir diyabetli için uygun ve sağlıklı olan öneri bir başkası için uygun olmayabilir. Beslenme tedavisine başlamadan önce birey ve ailesinin beslenme alışkınlıkları, diyabetle ilişkili bilgi, davranış ve inançları değerlendirilmeli ve beslenme uzmanı tarafından öğünlerinin planlaması gerekmektedir.