Türk otomotiv sektörünün tarihsel gelişimi içerisinde bizlerde buruk bir hatıra olarak yer etti; Devrim, Zafer ve Anadol otomobilleri. Araba sevdası bu kadar büyük olan bir millet olarak nasıl oldu da kendi arabamızı üretmeyi başaramadık? Ya da başarmamız bazı güçlerin işine gelmedi.
Kısaca bu otomobillerin tarihine bakalım:
Kalbimizdeki yara “DEVRİM”
Devrim, Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in çabalarıyla Eskişehir Devlet Demiryolları Fabrikası'nda, Türk mühendisler tarafından tasarlandı ve üretildi. Devrim, 29 Ekim 1961 yılında Cumhuriyet Bayramı törenlerine yetiştirilmek üzere 135 günde tamamlandı. Üretilen 4 adet otomobil için 3 farklı tipte 10 farklı motor imal edildi. Seçilen otomobil trenle Eskişehir’den Ankara’ya getirildi. Otomobilin yakıtı tören alanında hızlıca dolduruldu. Törende yakıt doldurulduktan sonra 100 metrede yakıtı bitti ve durdu. Yakıtın bitmesi konusu tam açıklanamadı ve halk büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bu durum bazılarının işine de geldi tabi. Devrimin üretimi için yatırım da alınamayınca seri üretime geçilemedi. O yıllarda Devrim arabası üretilseydi, Türk sanayisinin ne kadar ilerleyebileceğini düşünelim. Bugün yerli otomobilin üretimi konuşulmayacak, yapay zeka, hologram vb. teknoloji düzeyi çok yüksek olan konularda dünyaya hizmet veren konumda olacaktık.
“ZAFER”de de kazanılamadı
1960'ların ortalarına doğru Volvo ile ortak araç üretiminde bulunma çalışmaları yapıldı ama anlaşılamadı. Uzun uğraşlar sonucunda 1968 yılında Triumph firmasının ortaklığı ile “Zafer” marka yerli otomobil üretme çalışmalarına başlandı. Fakat Zafer daha tanıtım aşamasındayken bazı kişiler ve çevreler Zafer’i istemedi, baskılara dayanılamadı ve arabanın üretimi durduruldu.
Başarılı otomobil “ANADOL”
Türkiye’deki otomotiv sektörünün önemli isimlerinden Otosan, Vehbi Koç’un önerileriyle 1966’da İngiliz Reliant firmasına bir prototip yaptırdı. Dönemin Otomotiv Grubu Başkanı ve Rahmi Koç arabanın karoserinin sacdan yapılmadığını anladılar. Sac, kalıp üretimine göre çok ucuz olan 'fiberglas'tan üretilmişti ve bu teknoloji çok yeniydi, henüz bilinmiyordu. İşte bu malzeme, üretime başlama konusunda Vehbi Koç'u cesaretlendirdi ve ilk yerli otomobil ANADOL üretildi. 1973 yılına gelindiğinde Türkiye'de üretilen ilk spor otomobil olan Anadol STC-16 da Otosan’la birlikte hayatımıza girdi.
Anadol, aralarında ABD'nin de bulunduğu 11 ülkeden, toplam değeri 1 milyon poundun üzerinde ihracat teklifi aldı. Ama Türkiye'deki talebin yüksekliği ve üretimin küçük boyutlarda oluşu nedeniyle bu talepler tam anlamıyla yerine getirilemedi.
Anadol piyasaya çıkar çıkmaz hem ithalatçılar tarafından hem de şimdi olduğu gibi “yapamazcılar, istemezciler” tarafından asılsız dedikodular ve karalama kampanyaları ortaya çıkarıldı. Sonunda bu otomobilin de üretilmesine ara verildi.
Gururumuz “TOGG”
27 Aralık 2019 tarihinde tanıtımı yapılan yerli otomobil fabrikamızın temel atma töreni geçtiğimiz Cumartesi günü atıldı. Yerli otomobilimizin üretimi konuşulduğundan itibaren geçmiş yıllardaki örneklerde olduğu gibi bazı çevreler tarafından Türklerin otomobil yapamayacağının, başaramayacağının dedikoduları yayılmaya başladı. Halbuki ülkemiz yurtdışı menşeili birçok otomobil üretimine ev sahipliği yapıyor. Ülkemizde bu otomobilleri üretebilecek, geliştirebilecek mühendislik alt yapısı ve yan sanayisi olmasa şu anda o markalar da ülkemizde faaliyet göstermezdi. Bu kadar yüksek milli duygulara sahip olan bir toplumda, otomobile talebin de yüksek olması dünya otomobil devlerinin ve onlara hizmet edenlerin de işine gelmemiştir tabi.
Türk mühendislerinin, yerli ve milli yan sanayinin destek vereceği yılların hayali olan yerli otomobili inşallah üretmeyi başaracağız, buna inanıyoruz. Yerli otomobilin adı da belki “DEVRİM”i çağrıştıracak bir isim olur kimbilir.
Önemli Not: Otomobilin tasarımının İtalyan firma tarafından yapılması ve bir çok parçasının yurtdışından alınacak olması otomobilin yerliliği konusunda tartışma yaratıyor. Bu noktada diyorum ki Yurtdışı Menşeili otomobillerin yerlilik dereceleri ve ülkemizden de hangi hizmetleri aldıkları araştırılsın. Önemli olan arabanın patronu kim? Yani söz sahibi kim? TOFAŞ’da da yerli araba üretiliyor (yanlış bilmiyorsam arabanın üretiminde %70’i yerli sanayi kullanılması) ama FİAT üretimi Türkiye’den çekiyorum dediğinde ne olacak?
Ülkemizdeki yan sanayisinin bu gün ki durumu yerli bir arabanın üretimini gerçekleştirecek düzeydedir. Dışarıdan ithal o*** bir çok lüks aracın parça fiyatları pahalı olduğu için yan sanayide t***iri yapılır yada yenisi yapılır. İşgücü kalitemiz çok iyi. O halde bu ülke için bir çivi çakanın, taş üstüne tsş koyanın destekçisi olmalıyız.