“Ben tüccar değilim, eğitimciyim.”
Mahmut Hoca (Münir Özkul) Hababam Sınıfı (1975) Filminden
Eski Yunan düşünürlerinden bu yana iyi ya da kötü KARAKTER tartışılır olmuştur. Karakter özet ifadeyle bir kişiyi diğerlerinden ayıran davranış özellikleri olarak tanımlanmıştır. Toplumda iyi karakterli insanlar takdir görürken kötü karakterli insanlar belli yaptırımlara maruz kalmışlardır. Toplumun genel geçer kanunlarına göre ki bu kanunlar dönemin anlayışına uygun olarak töre, örfî kurallar, dinî kurallar, demokratik kurallar, laik kurallar olabilirdi. Tarih boyunca karakter kavramının içeriğini dolduran toplumsal dönüşümler olmuştu.
19.yy sonlarında yaşanan toplumsal ve ekonomik olaylar bu kez karakter kavramını tartışılır kılmıştı. Tartışmalara karakter kelimesi cevap veremez hale gelmişti. Çoğu kez tanımlarda karakter ve kişilik aynı ya da benzer şekilde ifade edilmekteydi. Ancak dönemin toplumsal sorunları, işçi grevleri ve protestoları karşısında, yazarlar ve düşünürler karakter kavramının kişilik kavramıyla ayrı tanımlanmasını önerdiler. Gerekçeleri insanı kötülüğe yönlendiren karakteri değil içinde bulunduğu şartların (açlık, sefalet, işsizlik, yokluk), çevre şartlarının (imkansızlıklar, toplumsal etkililik, çoğunluk psikolojisi) etkisiyle kişiliğinin kötüleşmesi olarak belirtildi. Kısaca karakter iyi olsa da kişilik kötü olabiliyordu. Böylece toplumsal kaosa kavramsal anlamda çözüm aramaya çalıştılar.
20.yy’ın içinde bulunduğu şartlar ise toplumları başka bir yöne sürükledi. Toplumsal ahlâkın tehlikede oluşu, gençlerin ve özellikle kızların intihar oranlarındaki artış, kadının toplumsal hayata katılma mücadelesindeki savaşı, artan uyuşturucu kullanımı, aile değerinin sarsılması, parçalanan aileler, ergen hamileliklerindeki artış, şiddet ve vandalizm tüm dünya toplumlarının sorunu haline gelmişti. 20.yy ilk yarısında bu gerekçelerle kişilik kavramı karakter kavramının yerine kullanılmaya başladı.
20.yy’ın sonu ve 21.yy başlarında politikacıların, eğitimcilerin ve din adamlarının önerileriyle erdemli, ahlâklı, değerlere sahip çıkan, sosyal, düzenli toplumlar için karakter ve değer eğitiminin gerekliliğine vurgu yapıldı. Böylece ABD başta olmak üzere diğer birçok ülkede Karakter ve Değer Eğitimi gündeme getirildi. Türkiye de dahil Karakter ve Değer Eğitimi konusunda tartışmalar, çalışmalar, yeni yaklaşımlar hâlâ sürdürülmekte ders programlarında yer almaktadır.
Değerler konusunda Birleşmiş Milletlerin 50. Yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde 1995 yılında UNESCO’nun kabul etmiş olduğu 12 evrensel değer bulunmaktadır: mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, sayı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlik. Buna bağlı olarak bir eğitim programı olan Yaşayan Değerler Eğitim Programı (Living Values Education) çocukların ve gençlerin 12 temel kişisel ve sosyal değeri keşfetmeleri ve geliştirmelerini sağlayacak eğitimcileri yetiştiren evrensel bir program olarak uygulanmaktadır.
Dünya ve ülkemiz için de önem arz eden konulardan biridir Karakter ve Değer Eğitimi. Aynı zamanda toplumsal hafızayı diri tutan, nesiller arası kültürel aktarımı sağlayan, tarihi değerlere ve tarih bilincine de sahip çıkmaya yardımcı olacak unsurdur. Ailenin yanında bu eğitimi topluma kazandıracak baş aktörler de ÖĞRETMENLERDİR. Öğretmenin her alanda iyi yetiştirilmesinin önemi bu misyonla bir kez daha karşımıza çıkar. Ülkemizde öğretmen yetiştiren kurumlar olarak Eğitim Fakülteleri’nin programlarında yer alan Karakter ve Değer Eğitimi dersi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği programlarında da mevcuttur. Bu dersin içeriğinde kavramların, tarihsel dönüşümün ve öğretim metotlarının anlatıldığı ders çeşitli uygulamalara imkân tanımaktadır. Burada, uygulamış olduğum örneklerden birine yer vermek istiyorum: Film okumaları.
Karakter ve Değer Eğitimi dersinde seçilmiş filmlerin izlenmesi, sınıfın proje ödevi olarak sunacağı çalışma ve özellikle dersle ilgili hazırlayacakları kavram haritaları öğretmen adaylarına katkılar sunmuştur. Genelde öğretmen karakterinin etkili olduğu, mesleğin değerini gösteren filmlerin seçildiği uygulamada (“Hababam Sınıfı”, “Her Çocuk Özeldir” gibi) öğretmenlerin öğrenci ve toplum üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Film karakterlerinden, kişiliklerden, toplumsal değerlerden çıkarılan kavram haritaları genelde 12 evrensel değerle tanımlanmıştır.
Günümüz örneklerinden geriye doğru gittiğimizde de öğretmen eğitiminde değerlerin kazandırılmasının örneklerini görmemiz mümkündür. Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin değeri ve meslekleşmesi II. Meşrutiyet dönemine rast gelmekle birlikte öğretmen okullarının kuruluşu Tanzimat dönemidir(1848). Darülmuallimin/Darülmuallimat gibi eğitim kurumlarının öğretmen yetiştirdiği dönemlerden Eğitim Fakültelerine uzanan süreçte sahip olunan belli başlı temel değerlerin varlığı, kültür aktarımında toplumsal değerlerin sağlamlığını da kanıtlamaktadır. 1948 yılında yayınlanan 100 yıllık öğretmen okulu anılarının anlatıldığı dergi (Aylık Öğretmen Dergisi, Yüzüncü Yıl Hatıra Sayısı, 16 Mart 1948, No.5-6-7-8.) incelendiğinde tespit edilen değerlerin bugün dahi yaşıyor olması toplumun kültürünün devamlılığı açısından önemlidir. 100 yıllık süreçte Darülmualliminler yetiştirdikleri öğretmen adaylarına şu değerleri kazandırmışlardır:
Sorumluluk, Güven /Özgüven, Disiplin, Saygı, Bağlılık, Çalışkanlık, Vatan Sevgisi, Meslek Sevgisi.
Öğretmen yetiştirilmesi, öğretmenlik mesleği toplumların devamı ve kültürlerin sağlıklı aktarımı için son derece önemlidir. Bu sebeple günümüzün eğitim konularından olan “Karakter ve Değer Eğitimi”, “Öğretmen Eğitimi” ve “Öğretmenliğin Meslekî Değeri” birlikte düşünülerek üzerinde önemle ve dikkatle durulması gereken hayatî konular arasında görülmelidir.
Kaynak:
Betül Batır, “Dârülmuallimîn Mezunlarının Hatıralarında Ortak Değerler”, Dr. Hüseyin Ağca Armağanı, Editör:Hatice Ayan, Ankara: İmajans, 2023, s. 313-334.
Halil İbrahim Sağlam, Karakter ve Değer Eğitimi, 6. Baskı, Ankara: Pegem Akademi, 2021.
Çok güzel bir yazı hoc***ızi tebrik ediyorum. Maalesef değer ölçüleri. Çok değişti ve insani değerler kayboldu.