Bir konferans salonu düşünün. Sahneye çıkan bir isim, büyük bir ciddiyetle liderlik üzerine konuşuyor. "Liderler insanlara ilham vermelidir, vizyon sahibi olmalıdır" diyor. Dinleyiciler etkilenmiş, notlar alıyor. Ancak kısa bir araştırma yapıldığında, bu kişinin hiçbir ekibi yönetmediği, bir şirketi ya da organizasyonu ileriye taşımadığı ortaya çıkıyor. Peki, liderlik üretmeyen bir liderlik uzmanına neden inanıyoruz?
Aynı sahnede, bir başka uzman "Dijital Dönüşüm Kaçınılmaz!" başlıklı bir sunum yapıyor. Dijitalleşmenin öneminden, yapay zekânın geleceğinden bahsediyor. Ancak, bu uzmanın kendisinin dijitalleşme sürecinde herhangi bir katkısı olup olmadığına dair tek bir somut proje bile yok. Hiçbir sistem dönüşümünde yer almamış, tek bir teknoloji startup'ının içinde olmamış. Ama konuyu öyle bir anlatıyor ki, salondakiler sanki Google'ın dijital dönüşüm mühendislerinden birini dinlediklerini sanıyor.
Bir diğer isim, "Girişimcilik Ruhu ve Başarının Sırları" adı altında seminerler veriyor. Girişimciliğin öneminden, risk almaktan ve yenilikçi düşünmenin öneminden bahsediyor. Ancak, kendisinin hayatında ne bir iş kurma deneyimi var ne de bir projeyi sıfırdan başlatıp ticari bir başarıya dönüştürebilmiş. Girişimcilik konferanslarının vaizlerinden biri olarak pazarın içinde dolanıyor.
Benzeri bir durum "Pazarlamanın Altın Kuralları" adlı bir etkinlikte yaşanıyor. Konuşmacı, markalaşmanın önemini anlatıyor, dış pazarlara açılmanın stratejilerinden bahsediyor. Ancak, ne bir marka yaratmış ne de bir pazarlama kampanyası yönetmiş. Kendi adının dışında pazarın önüne koyabileceği tek bir ürün bile yok.
Liyakatsizlik Neden Yükselişte?
Bütün bunlar neden oluyor? Liyakatsiz insanlar neden böylesine ön plana çıkabiliyor? Cevap basit: Popülerlik ve algı yönetimi. Gerçek bilgi ve deneyime sahip olmak, günümüzde "iyi bir hikâye anlatmak" kadar etkili değil. Sosyal medya ve çevrimiçi görünürlük sayesinde, bazı kişiler kendilerini "uzman" olarak pazarlayabiliyor. İyi bir sunum yapmak, etkileyici bir dil kullanmak ve doğru yerlerde görünmek, gerçek deneyimin yerini alabiliyor.
Oysaki bu konuları gerçekten bilen, sahada emek harcamış, bir yeniliği hayata geçirmek için uykusuz kalmış, zor kararlar almış insanlar genellikle sahne yerine işlerinin başında oluyor. Popülerlik peşinden koşanlar ise pratik bilgi yerine gösteri düzeni içinde yer alıyor.
Liyakatsizliğin Toplumsal Etkileri
Liyakatsizliğin yaygınlaşması, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sorundur. Liyakatsiz kişilerin ön plana çıkması, gerçek uzmanların sesinin kısılmasına neden olur. Bu durum, toplumun doğru bilgiye ulaşmasını engeller ve yanlış yönlendirmelere yol açar. Özellikle gençler, bu tür "uzmanların" söylemlerinden etkilenerek yanlış kararlar verebilir ve kariyerlerini yanlış yönlendirebilir.
Ayrıca, liyakatsizliğin yaygınlaşması, kurumların verimliliğini de düşürür. Liyakata dayanmayan atamalar, kurumların performansını olumsuz etkiler ve uzun vadede toplumsal kalkınmayı engeller. Bu nedenle, liyakatsizliğin önüne geçmek, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur.
Peki, Ne Yapmalı?
Bu sorunun önüne geçmek için hepimize önemli görevler düşüyor. Öncelikle, bilgiyi ve deneyimi sıradanlaştıran “balon uzman” düzeni yerine, liyakat temelli bir sistemi benimsemeliyiz. Kurumlar, atamalarda popülerliği değil, gerçek başarı ve deneyimi esas almalı.
Ayrıca, eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmeli ve her söylenene sorgusuz sualsiz inanmak yerine, bilgiyi kaynağından doğrulamaya özen göstermeliyiz. Sahada emek veren, somut başarılar elde etmiş kişilere destek olmalı ve onların sesini daha fazla duyurmalıyız. Popülerlik ve algı yönetimi, gerçek bilgi ve deneyimin önüne geçtiği sürece, liyakatsiz isimler sahneyi doldurmaya devam edecek. Unutmayalım, gerçek başarıyı belirleyen şey popülerlik değil, liyakattır.

















Kesinlikle çok doğru tespitler