İş dünyasında eşitliğin bir tercih değil, stratejik bir zorunluluk olduğuna inananlardanım. Ve nihayet bu inanç, sadece bir ideal değil, bir performans göstergesi olarak kabul görmeye başladı. Ekonomi gazetesinde yayınlanan 27 Mart 2025 tarihli “Fırsat Eşitliği Araştırması” verileri, Türkiye iş dünyasında cinsiyet temelli adaletsizliklerin aşılabildiğini, doğru sistemler ve kararlı liderlikle köklü değişimlerin mümkün olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Araştırmada yer alan şirketlerin birçoğu, kadınların yönetim kademelerinde aktif şekilde yer almasını sağlayacak politikalar geliştirerek yalnızca eşitlik değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik, verimlilik ve inovasyona da yatırım yapmış oldular. Groupe SEB Türkiye'nin yönetim kurulundaki kadın oranı %83,3, Gürmen Group’un %80, Lily İlacın ise %77’e ulaşmış. Bu oranlar, Türkiye ortalamasının çok üzerinde ve AB ülkelerinin dahi bazılarını geride bırakacak seviyede.
Bu başarılara rağmen tablo hala bütüncül değil. Türkiye genelinde yönetim kurullarında kadın oranı %17’nin altında seyrediyor. Bu nedenle bu alandaki gelişmeler yalnızca alkışlanacak bir başarı değil, aynı zamanda başka firmalar için cesaret verici bir çağrı niteliği taşıyor.
Avrupa’da Yeni Dönem: 2026’da Yürürlüğe Girecek Kadın Kotası
Tam da bu noktada Avrupa Birliği’nde alınan tarihi bir kararı hatırlatmak yerinde olur. AB Komisyonu’nun “Women on Boards” isimli düzenlemesiyle, 2026 yılı itibariyle halka açık şirketlerin yönetim kurullarında en az %33 kadın yönetici ya da %40 icracı olmayan kadın üye bulundurma zorunluluğu getiriliyor.
Bu karar, sadece bir kota değil; kültürel dönüşümün, yönetişimde şeffaflığın ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurumsallaşması yönünde atılmış çok önemli bir adım.
AB'deki bu gelişme, Türkiye’deki şirketler için de yön gösterici olmalı. Özellikle global pazarda rekabet etmeyi hedefleyen kuruluşların, ESG kriterlerine uyum sağlarken “eşitlik politikalarını” yalnızca kurumsal sosyal sorumluluk değil, bir yönetişim gerekliliği olarak ele almaları kaçınılmaz.
Yeni Kuşaklar Fırsat Değil, Adalet Bekliyor
Bugün iş gücüne katılan genç kuşaklar (özellikle Z kuşağı), çalışacakları şirketlerde maaşlardan önce değer sistemine bakıyor. “Kadınlar için pozitif ayrımcılık” yaklaşımı artık yerini daha kapsayıcı bir söyleme, “herkes için adil sistem” anlayışına bırakıyor. Gençler fırsat değil, adalet bekliyor. Bu farkı görebilen liderler, sadece işveren markası değil, sosyal etki markası da yaratıyor.
Sayılar Bize Ne Anlatıyor?
Rapora göre yeni işe alımlarda kadın oranı %80’i geçen şirketler var. Örneğin Watsons Türkiye, MSD ve İpekyok gibi şirketler, işe alım politikalarında cinsiyet eşitliğini ön planda tutarak dikkat çekiyor.
Aynı zamanda yönetim kurullarında kadın oranı %50’nin üstünde olan yaklaşık 30 şirket var. Bunlar arasında ilaç, hızlı tüketim, teknoloji ve eğitim gibi farklı sektörlerden şirketlerin olması, bu dönüşümün sektör bağımsız bir bilinçle yayıldığını gösteriyor. Özellikle Koton, Canon, Akbank, UPS Türkiye, AstraZeneca gibi firmalar, yönetim düzeyinde kadın temsiliyetini etkin şekilde sağlamış.
Fakat raporun dikkat çekici bir başka tarafı daha var: Kadın istihdamında lider olan bazı şirketler, yönetim kademelerinde aynı başarıyı gösteremiyor. Bu da gösteriyor ki sayılar yeterli değil, sistemler değişmeli.
Sadece Bugünün Değil, Geleceğin Göstergesi
Kadınların yönetimde daha fazla yer alması sadece etik bir konu değil, şirketlerin geleceğe ne kadar hazır olduğunun da göstergesidir. Çeşitlilik, kriz dönemlerinde esneklik sağlar; farklı bakış açıları risk yönetimini geliştirir; inovasyonun kapısını açar. Yani kadınlar yönetimde olduğunda şirketler sadece “eşit” değil, aynı zamanda “güçlü” olur.
Son söz yerine
Eşitliğin öncülerine selam olsun!
Bu listelere girebilmek için değil, daha adil, daha güçlü bir dünya için dönüşüm başlatan tüm kurumlara ve liderlerine teşekkürü bir borç bilirim.
Ve biliyoruz ki bu bir varış değil, bir yolculuk. O halde yola birlikte devam edelim…
















