Kapalı toplumlarda genç kızların hayalleri genellikle baba evinin sınırlarıyla çizilir. Dört duvar arasında, ailesinin beklentileri ve toplumun yargıları ile şekillenen bir hayat... Çoğu zaman, bu evden kurtulmanın tek yolu evlenmek olarak görülür. Ama ne yazık ki bu kurtuluş hayali, bazen yanlış insanlara güvenilmesiyle bir kâbusa dönüşür.
Bazı kadınların ekonomik bağımsızlığı günümüzde hâlâ uzak bir hayal… Çoğu, kendi ayakları üzerinde durmak için ne bir sermayeye ne de bir desteğe sahip… Hal böyle olunca, sadece evlilik bir çıkış yolu gibi parıldar. Ama bu parlaklık, kimi zaman aldatıcıdır. Ailesinin “artık evlen” baskısı, komşuların/akrabaların dedikoduları ve “iyi bir kısmet” bulma telaşı, genç bir kadını tanımadığı, hatta bazen sevmediği bir adama “evet” demeye iter. “Kurtuluş” diye atılan bu adım, ne yazık ki birçok kadın için yeni bir esaretin başlangıcı olabiliyor.
Yanlış evliliklerin bedeli ağırdır: Kimi zaman duygusal, fiziksel ve cinsel şiddetle, kimi zaman da terk edilme ile sonuçlanır. Evlendiği adamın vaatleri, kısa sürede boş sözlere dönüşebilir. O adamın bir gün ansızın çekip gitmesi, imkânları olmayan kadını yalnız ve çaresiz bırakabilir. Çünkü bu kadının sığınabileceği bir ailesi, tutunabileceği bir işi zaten yok… Toplumun “boşanmış kadın” etiketi ise yaralara tuz basar.
Peki, suçlu kim? Kız çocuklarını ve kadınları sevgiden ve destekten mahrum bırakan aileleri mi, ekonomik olarak bağımlı kılan toplumsal düzen mi, yoksa “el âlem ne der” korkusu mu? Belki de hepsi. Ama çözüm, suçlu aramaktan değil, onlara gerçek anlamda sevgi ve değerlilik hissi sunmaktan geçiyor. Aileler tarafından kız çocuklarına sevildiklerini hissettirmek ve onların yeteneklerini açığa çıkarmalarını desteklemek, belki de en büyük devrimdir. Bununla birlikte kırsalda yaşayan kadınlar için daha fazla mesleki eğitim, mikro kredi imkânları, kooperatifler gibi adımlar, onların kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlayabilir.
Sonuç itibariyle her kız çocuğu ve kadın, kendi hikâyesini yazma hakkına sahip... Ama bunun için önce kalemi eline alması gerekiyor. Özellikle ekonomik bağımsızlık, bu kalemin mürekkebidir… Böylece hiçbir kadın, özgürlük ve mutluluk hayaliyle başkalarının gölgesine sığınmak zorunda kalmaz.
Ah bu bizim coğrafya Özlem H***ım. Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsemiş bizler bile hala acaba diyoruz. İçinde yetiştiğimiz ort***, ne kadar eğitim alırsak alalım bizlerin bile hala t*** anl***ıyla konuya objektif bakm***ıza engel. Gelecek nesillerin bu konuya daha sağlıklı yaklaşacağına eminim. Bu konuda bir yol açan Atatürk'e sonsuz şükranlarımızı sunarak kaleminize sağlık diyorum. Türk kadını, sizin gibi aydınların ışığında hak ettiği değere ulaşacaktır. Sağlıkla kalın.