Zor iki hafta geçirdik.
Çok zor.
Yirmi dört tane dağ gibi evladı verdik kara toprağa.
İsimleri, acıları, hayalleri, sevinçleri yapıştı kaldı üzerimize, ölü bedenlerinin hüznüyle.
Hiçbir yere sığdıramadık onların gençliklerini, yaşayamadıkları geleceklerini.
Öyle ki sığdıramadık onları yüreklerimize, taştık onlar için dualarımız yükseldi, en yükseklere.
Ve sonrasında hiçbir acı yere düşmemiş, soğumamışken bedenler yerde, depreme yakalandı Van- Erciş 7,2 gibi büyük bir şiddetle.
Her gün birkaç mucizeyle birlikte yüzlerce cansız beden de çıkardık enkazdan. İki binleri bulan yaralılar da cabası.
Ve sonra ve şimdi
Ve yine vicdanımızla baş başa kaldık.
Yine vicdan muhasebesi yaptık.
İnsanlıkla terörün gölgelediği hayatlar arasında kalarak kimi zaman vicdandan yoksun, kimi zaman insafsızca davrandık.
Afetler, felaketler sadece yaşanan bölge için bir sonuç değil.
Yaşamayan toprakların geri kalanı için de bir sonuçtur.
Bir yaşam biçimi, bir davranış kalıbı, bir merhamet göstergesidir.
Biz bir yanda ne var ne yoksa gönderip, diğer yanda onları doğru adrese ulaştıramamanın acısıyla başlayan karın, artan soğuğun ve iç acıtan görüntülerin arasında kalarak, yeni bir kavga, yaşam mücadelesi de başlattık.
Deprem kime ders oldu bilemem?
Olması gerek mi tartışılır?
Ama depremin yarattığı yıkımın, acıların, verdiği hasarın büyüklüğü ortada
Yarattığı ve unutulması imkânsız psikoloji de…
Geri dönmesi zor günler
Başa alınması mümkün değil. O Pazar gününün, 2 dakika öncesine gitmek te.
Hoş gitsek ne değişecek?
Ölü, yaralı ya da hasar oranı azalacak mı?
Peki ya zihniyet?
Onda bir değişiklik olacak mı?
Siz de inanıyorsunuz değil mi, olmayacağına.
Kendi halkımızı, toplumumuzu oluşturan katmanları biliyoruz çünkü.
Tanıyoruz insanımızı.
Ülke olarak geçmeye çalıştığımız dönemecin neresindeyiz anlamak güç?
İnsanımın kırılma noktası ya da anını da.
Kimi vicdanının sesinde, yüreğinde, kimi insanlığında.
İşin özü aslında ikisi de aynı yolda, kapıda.
Zor zamanlar
Söylenecek söz hem çok hem hiç yok
Hem sözün bittiği, susmanın bile çare olmadığı anlar
Hem de ne kadar bağırsan sesini kimsenin duymadığı, kimseye duyuramadığın zamanlar
Çareler içinde çaresiz kalmak, yaşamın içinde ölüme gitmekle
Bilerek ve diri diri gömülmekle aynı
Ülkemizin büyük kararlar vermesi gereken zaman
Birleşmesi, birleştirilmesi zorunda olan
Umut olması, umutlanması gereken
Sadece karşıt güçlere, fırsatçılara, hainlere karşı değil birlikte durma, birlik olma savaşı
Afete, felakete karşı da yapılmalı olması gereken neyse
Kaybetmemek için binlerce insanımızı birkaç saniyede
Verilmesi gereken ceza, uygulanması gereken kanun, neyse, olmalı artık
Boşa zaman harcamadan
Dersten de ders almayacak mıyız?
Hangi ölümler sarsacak bizi hızlıca?
Hangi kayıplar doğruyu bulduracak bize
Yoksa Van’da yaptığı evler yıkılan ama kendi evine bir şey olmayan müteahhidin yaptığı gibi
Sadece kendini mi sağlama alacak parası olan
Peki, olmayana kim yardım elini uzatacak, devletten başka
Onların çadırını da ihtiyacı olmayan kullanacaksa…