Ne 2014’müş ama…!
Gitsin diye o kadar uğraştığımız 2013 nihayet gitti de dört gözle beklediğimiz 2014 beklediğimiz gibi gelmedi.
13’ün uğursuzluğundan mı, yoksa daha kötü bir şey olmaz zannımızdan mı bilemiyorum, 2013’ün sonunu zor ettik. Ama daha son günlerde 2014’ün zor olacağının sinyalleri gelmişti de inanmamıştık. Hale bakın neredeyse ilk yarısını bitiriyoruz ve bu yıla dair iyi bir şey söyleme ihtimalimiz neredeyse yok gibi.
Neden dememe gerek yok, zaten ülkedeki herkes avukat, hâkim, savcı, gazeteci, bilirkişi, bilim adamı ya da siyasetçi. Herkes her şeyi biliyor. Hatta herkes sorunu da biliyor, çözümü de. Daha da ilerisi, bir o yönetse ülkeyi bak Taksim’de iki tanesini sallandıracak nasıl girecek her şey yoluna.
Düşünün durum bu vahamette.
Ülkenin hali garip.
Her şey sallantıda, sanki bir cümlenin ucunda, bir yolun sonunda, bir masanın etrafında.
Bizim bilmediklerimizin dilinin ucunda, telefonun diğer tarafında.
Hem her şeyi biliyoruz, hem hiçbir şeyi.
Hem her şey çözer gibiyiz, hem her şeyi sorun eder gibi.
Gerçekle doğru arasındaki o akıl almaz ilişkinin içinden çıkamadığımız zamanların endişesindeyiz.
Düşünmekle, düş kurmak arasındaki farkı kaçırdık. Gerçek ve hayal arasındaki tanrısal izlerin dışında çıkamıyoruz, sanrılarımızın içinden.
Kendimizden vazgeçemiyoruz aslında, kendi geçekliğimizden. Vazgeçtiklerimizin farkında bile değiliz. Çünkü bilmiyoruz geleceği. Hayal edemiyoruz. Günü kurtarmakla geçen yaşantılarda yarının hesabını yapmıyoruz, yapamıyoruz.
Sürekli bir şeylere sürükleniyoruz.
Sürekli bir şeylerle sürükleniyoruz
Çoğu zaman kendimizi taşıyamıyoruz, kimi zaman fikirlerimizi.
Bazen yüreğimiz oluyor ağır gelen, bazen beynimiz.
Ortasını tam bulduğumuzu zannettiğimiz anda kaybediyoruz.
Her şeyden önce istikrarımız yok.
Ne aşkta, ne işte, ne siyasette, ne fikirde ne zikirde.
Ülkece istikrar anlayışımız tarihe geçecek boyut ve şekilde
Ülkece istikrar beklentimiz, dünyadaki tüm demokrasilerin dışında
Demokrasinin tam olarak uygulanması da mutlu etmiyor bizi uygulanmaması da.
Nasıl ki kuralsızlık kural olmuşsa
Normal olan her şey bizim için anormal
Biz doğrudan yana değil, bize göre olandan yanayız
İşte tam da bunun yüzünden, bunlar yüzünden
Sizi bilmem, ama ben yorgunum
Sistemden
Sistemsizlikten
Sitemden
Suskunluktan
Çok konuşmaktan, durmadan konuşandan
Her şeyi bilenlerden
Hiç bilmeyenlerden
Cahillerden, âlimlerden, kendini âlim zannedenlerden
Senden, benden, ondan
Herkesten bıkmış
Yorgunluktan argınlığa geçmiş durumdayım
Ülkemde akşamı edememe telaşı
Gün geçmeden değişen gündemi
Takip etmekten yorulduğum hayatı
Sorgulamaktan bıktığım zamanı
Gitmekten usandığım yolları
Vermekten sıkıldığım sözleri
Söylemekten vazgeçtiğim cümleleri
Kenara koyuyorum
Dedim ya yorgunum
Ruhum tekrar yolunu bulana, nefesim normale dönene, aklım kendine gelene, fikrim özüne dönene kadar arayacağım.
Yorgunum ama savaşacağım.
Argınım, ama kızgınlıktan, kırgınlıktan, suskunluktan, bağırmaktan, koşmaktan ya da durmaktan, haklı olmaktan ya da haksızlığa uğramaktan, varlıktan, yokluktan, yoksulluktan, ağrıdan, sızıdan…
Aklıma gelen gelmeyen, iyi kötü her şeyden kurtulmak istiyorum bu aralar
Yeni bir fikirle güne başlamak,
Yepyeni bir gündemle, beyinle, vücuda gelmek istiyorum
Ama yorgunum
Ülkem gibi
Çok yorgunum