Gündem tamamen yerel siyaset üzerinde kurulu.Belediye başkan adaylıkları, daha doğrusu büyükşehir belediyesi başkanlığı gündemin en önemli konusu.Hal böyleyken, diğer konular sadece günü geldiği için ele alınıyor.Daha doğrusu hatırlanıyor.Bir 25 Kasım’ı daha hatırladık.Hatırladık diyorum çünkü 25 Kasım’ı anmak mümkün değil, unutmak hiç mümkün değil.
Kadına şiddetle mücadelemiz yıllardır devam ediyor.Ediyor etmesine, yasalar çıkıyor, önlemler alınıyor peki sonuç?Sosyal devlet anlayışıyla yeniliklere imza atılıyor, yardıma ihtiyacı olanın yanında duruluyor. Gerçekten de engellinin, yaşlının yanında duruluyor, sosyal hizmetler adına şahane gelişmeler oluyor. Buraya kadar tamam.Ancak tüm bunlar çocuk gelinlerin, kadın tacizinin ve aile içi şiddet yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısını azaltmıyor.Aksine yaygın medyada konu gündeme geldikçe sanki birileri daha çok cesaretleniyor.Yasa istediği kadar ağırlaşsın, erkek egemen toplum ve hukuk, kadına yönelik şiddetle mücadele hep bir takım eksiklere sebep oluyor.Bizlerin sesini yüksek buluyorlar mesela.Kadınların, kendileri gibi çocuklar yetiştireceklerinden hareketle daha çok kadının, güçlü kadın zincirine halka olması gerek.Kadının gücünün farkında olması, kadın hareketinin de sonuna kadar desteklenmesi bu noktada olmazsa olmazlardan.Ancak bir gerçek var ki, o da kadınların çığlığından rahatsızlar.Kadınları sus pus etmeye, evlerde köle yapmaya odaklanmış zihniyetle başa çıkmak mümkün mü? Bence evet!Ayakları üstünde duran, durmaya gönüllü kadınların önüne kim durabilir?Ve şu anda bir fırsat çıktı hepimizin önüne.Yerel seçim sürecinde, daha fazla kadının yönetimlerde yer alması gerek.Kadın bakış açısının yönetimlere yansıması, kadının şehre ruhunu ve sevgisini katması gerek.O yüzden şiddetten uzak bir dünya kadar, korunma istediğimiz kadar, sosyal yaşamda ve siyasette de daha cesur olmak zorundayız.Korkmadan, kim ne der demeden, siyasi olarak kendimizin ve çocuklarımızın haklarını aramalıyız.Kadınların hak ettiği yerlere ulaşmalarındaki temel dayanakları yine kendileri.Kendimize inanıp güvendikçe, bir yerlerde olabiliriz.Nerede görürsek, neyi yakıştırırsak orada oluruz.Ben yapamam deyip, hayallerimizi kenara koydukça, bundan kurtulamaz, hayallerimize ulaşamayız.Artık kadının sesinin, şiddetle, taciz, tecavüz ve uğradığı haksızlıklarla anılmasını istemiyoruz.Bu konuda atılan adımların daha fazlaları da yolda.Kadın bu konuda olması gerekenin arkasında.Ancak siyaset ve ekonomik olarak hedeflerimizi koymak durumundayız.Erkek işi zihniyetinden sıyrılıp, yapabileceklerimize, bileğimizin gücüne inanmak zorundayız.Bugün için değilse bile, yarın için harcamalıyız enerjimizi.Kadının yarattığı farkı gösterip, olacakları takip etmeliyiz.Kadını çoğaltmalı, yüceltmeli, onurlandırmalıyız.Kadınların her yerde olması bilgisini aşılamalı, kendine güvenini sağlamalıyız.Ülkenin her yerindeki kadınların sesi olmalı, kol kanat germeliyiz.Her yerde, her görevde daha çok kadının olması için mücadele etmeli ve bu mücadelenin sadık neferleri olmalıyız.Bundan böyle yerel yönetimlerde kadının adının daha çok duyulması, kentlerin kadın dostu olması için uğraşmalıyız.Yarından tezi yokKadınların geleceği için, kadınları desteklemeliyiz…