Her güne ayrı bir hikâyeyle uyandığımız günlerin, en sancılı zamanları.Geleceğe dair taşıdığımız kaygıların çoğu zaman yerlerde süründüğü, günlük telaştan yarını unuttuğumuz arifelerin bir arpa boyu yol gidemediği masallar.Ülkem masalların arasında, gerçeğe doğru bulmaya çalıştığı ışıkla ilerliyor, düşe kalka.İnsanım sahip olamadığı hakların peşinde, avare aşıktan beter, divane.Hüzün deseniz, bünye alışmış.Yaşam deseniz, anlamını yitirmiş.Karmaşıklığın bile kendi içinde değişime uğradığı, sessiz zamanların gürültüye, yüksek seslerin ise sükûnete hasret kaldığı sokaklar. İnsanlar ne istediği bilmiyor, nereye gittiğini ise, her sabah uyandığında yeniden belirliyor.Bir kenarda, şehirlerin kaderini belirleyecek, şehir insanının rutinini değiştirecek bir seçim kaosu,Diğer tarafta ülkeye hakim depresyonun tavan yaptığı, sokaktaki insanın seçimden başka her şeyden nem kaptığı stresli yaşamlar.Değişmeyen sorunlar,Ama artan, büyüyen, durmayan kalabalıklar, fikirler, düzen ve düzensizlikler.Tarihin geri alınmaz sayfalarına bir yenisi, hatta koskoca bir yılı daha eklemeye ne kadar az kaldı.Peki bunca zaman, bunca mekan, bunca insan ne arıyor hayatımızda yolumuzda kaderimizde.Niçin veya nereye kadar bizimle?Hangi amaçla? Hangi sebeple?Sorular öyle çok ki zihnimde?Elimde olmadan çıkıyor düşler ülkesinden, dönüyorum şimdiki halime.Belediye seçimleri öncelikli konumuz.Siyaset bizim bilmediğimiz bir hız, anlamını tahmin bile edemediğimiz bir şekilde süratle yön değiştiriyor. Dedikodu almış başını gidiyor.Herkes her şeyi biliyor, tüm sonuçları tahmin ediyor, onu da geçin, tanımadıkları için bile sonuç bildiriyor.İnsanım uğradığı değişikliğe tarihsel bir isimi bulamasam da, kendi cümlelerinde kaybolup, iftirayı çemkirmeyi maharet, yalan dolanı ise marifet sayıyor.Bir zamanlar en azından bir yerlere saklanan, filmlerde bile olsa kendini hissettiren insanlık, uzun bir tatile çıkmış bizim topraklarda.Sivil toplum örgütleri kendi çabalarında etkinliklerle geri getirmeye çalışsalar da, ulaşılmıyor maalesef ya da yok dedirtiyor kendisine.İnsanım dayağı, öldürmeyi, riyayı, eziyeti, düşmanlığı huy bellemiş zihniyetineVazgeçmeye niyeti de yok, inayeti de.Nihayetinde toplumsal bir silkinmeye, silkelenmeye ihtiyacımız olduğu kesin.Bilmediklerimizi öğrenmeye, bilmiyorum diyebilmeye, öğrenmek için de ne gerekirse yapmayaGiderek görünürde bilgili, özünde cahil bir toplumun emarelerini daha fazla taşımaktan yorgun,Gerçeklerin peşinde olmaktan çok içinde olmayı hazmetmiş bir topluma dönüşmek ihtiyacı baş göstermişkenBiz nelerle uğraşıyoruz, ortada…Canımızı hiçe sayıpCanımızı hiçe sayanların elini kolunu sallayıp dolaşmasına engel olamayanları izliyoruz, ısrarla.Topyekûn bir yenilenme, bilgilenme zamanına girmeyi büyük bir istekle beklerkenGiderek tam aksi yöne hızla sürüklendiğimizi görüyoruzBekliyoruz,Yerel, ulusal, bölgesel, uluslararası bir dönüşümle, ihtiyacımız olanlara kavuşmayı.Daha eğitimli, hoşgörülü, bilgili bir toplumun bireyleri olmayı, şiddeti sözlüklerden bile kaldırmayı, insanın en değerli olduğunu hiç ama hiç unutmamayı, unutulanları ise hafızalara kazımayı istiyoruz.Sadece bu ülkenin, bu ülkenin insanlarının, hak ettiği değerde olmasını bekliyoruz.Sadece saygının sevgiyle gösterildiği, hakların ifade edilmekten öteye gittiği bir ülke düşlüyoruz.Sadece…