Tam da bir yılı daha geride bırakmanın arifesinde ülkede olanlara bak.2013’ün laneti yılın son günlerinde bile bırakmadı ülkenin peşini. 17 Aralık’ta başlayan operasyonlarla gündeme gelen yolsuzluklar hala gizemini de, ciddiyetini de koruyor. Yerel seçimlerin pabucu öyle bir dama atıldı ki şehrimizdeki il başkanı sorunu bile bu operasyonların getirdiği ses yanında sivrisinek vızıltısı ve sorunu kadar kaldı.Tam bir dönemeç gibi görünüyor 2014, ülkenin ve ülkem insanlarının hayal ettiği tam bir değişim geliyor sanki. Bir ruh yenilenmesi, bir fikir zenginleşmesine ihtiyaç olduğu zaten kesin. Anlayıştan yoksun birey ve toplumların hiçbir yere varmıyor oldukları ve varamadıkları zaten mevcut tarihi sonlarında tescillenmişken, ihtiyaç olanın insana yatırım, insani değişim ve dönüşüm olması anormal mi? Asla. Biz ki kurallara sonuna kadar karşı ama alışkanlıklarına ölene kadar bağlı kişiler olarak bir tek futbol takımımızı değiştirmiyoruz. Onun dışında ne siyasi yönümüz, ne fikrimiz, ne şehrimiz, ne işimiz ne de aşımız sabit, onlar maşallah dönme dolap gibi. Hatta bunun öyle örnek ve emareleri var ki niye insanlıktan çıktığımızın apaçık göstergesi. İnancımız çıkarla doğru orantılı olarak yer değiştirirken, asıl yer değişimi olan depremden bile çıkarlarımızı kaybetmekten korktuğumuz kadar korkmuyoruz. Allame- i cihan olsa yapmayacaklarımızı bir ustanın dilinden olunca hayata geçiriyor, tanımadıklarımız yakın, adını duymadıklarımız akrabaya dönüşüveriyor.Şimdi özünü kaybetmiş sözde bir toplumdan bahsederken yanılmış olabilir miyim?Özde kalan neyimiz var bir bakarak başlayalım diyeceğim ama o da hepten gitmiş, kala kalanlar ise sömürüle kullanıla, alet edile ola hal kalmamış, yolunmuş kaza dönmüşler. Tek çarem iki çift sözde derseniz işte onda enginlere sığmayacak kadar taşabilirim. Zira etrafta gerçek hiçbir şey yok varsa yoksa her şey sözde. Sözde vekil, sözde siyasetçi, sözde başkan, sözde medya, sözde işadamı, sözde öğrenci, sözde mağdur gibi uzar da uzar bu kavram. Uzamayan tek şey ise bu sözde sıfatına dâhil olanların haklarıyla, dahil olmayanların uğradığı haksızlıkların oranı. İşte tam da bu noktada ne kadar sahteyseniz o kadar şanslı, ne kadar gerekseniz o kadar bahtsız olduğunuzu en acı kelimelerle bu satırlardan vererek ifade etmiş olayım.
İfade ederek kalmayıp aynı zamanda haykırarak söylediklerimden anlaşılıyor mu yeterince feryadım?Yarına dair beslediğim ve beklediğim bütün umutlar, uzaktan da olsa fark ediliyor, hissediliyor mu?Sözde ve sahte insanların, konuların, yerlerin, sebep ve sonuçların çokluğundan sıkılıp, sadece ne çok feryat figan eden var bugünlerde, bağrından.Ne çok şaşıran, anlayamayan, olan bitene bakmayı bile bilemeyen var, değil mi?
Oysa sadece özde olsun istiyoruz yaşam, gerçek.Sahte kimliklerle kurulmuş sahte yaşamlar değil.Nohut oda bakla sofa ama içi hayatla dolu olan, insanla, insanca yaşanan ülkeler istiyoruz.Sadece insanın, insan gibi yaşadığı topraklar.Özüne de sözüne de güvenilecek, özünden de sözünden ders alınıp, yoluna yol sürülecek dostluklar.
Bu kadar mı masallarda kaldı onlar?Ne zaman masallar bu kadar gerçek kaldı da, biz masallara dönüştük?Ne zaman kahramanlar bile bizden gerçek oldu da, tüm insanlık yalan oldu.Hangi yalana büründük te, gerçeğini unuttuk?