Bir 8 Mart’ı daha atlattık.
Allah için son derece coşkulu ve düğün bayram havasında geçti.
Hani neredeyse hakları için hayatını yitiren 129 kadının cenazesi adına düğün tertip etmiş gibiydik. Öyle ki bunun şerefine ödül törenleri, indirimler, kahvaltılar, yemekler yapıldı.
Sanki insanlar anma programlarına ya da cenazeye eğlence için gidermiş gibi.
Ama bizim etrafımızda herkes miş gibi yaşadığı için kimse şaşırmadı.
Hak ve özgürlükleri için canlarından olan kadınlara namzet pek çok kadına ödüller verildi.
Çoğunlukla ne iş yaptığına, hak edip etmediğine hatta ödülün bir anlamı olup olmadığına bakılmaksızın.
Topluma tek bir kalem fayda sağlayıp sağlamadığı önemsenmeksizin.
Sadece birilerinin birilerini tanıyor olması kriter olarak konulmuştu, bir de yine birilerinin canı ödül vererek gündeme gelmek istemişti.
Hadise bu kadar basitti.
Yine yanlış anlamıştık her şeyi.
Gülüp eğlenmeyecek, yiyip içmeyecektik oysa.
Daha çok çalışacak, haksızlıkların mağduriyetlerin giderilmesi için neler yapılması gerektiğini tartışacak, çareler arayacak, çare bulacak, çare olacaktık.
Ama biz işin eğlence kısmını seçtik.
Yedik, içtik, giyindik, süslendik.
Harcanan bunca parayla mağdurlara, ihtiyacı olanlara yardım edelim demedik.
Bu konunun araştırılması için büyük bütçeli çalışmalar yapalım da demedik.
Yine kendimiz çaldık, kendimiz oynadık.
Yine zaten her zaman her yerde olan kadınlarımızın gözlerini boyadık.
Aynı töreni, ödülü bilmem kaç kere birbirinin aynı insanlara verdik.
Hiç bir tecavüz mağduruna el uzatmadık.
Eğitimsiz ve gelirsiz çocuklarını bir şekilde yetiştiren anaları konuk etmedik, onlara bırakın ödül vermeyi, sevindirmeyi, davet bile etmedik.
Şehrin olması gereken kesimine gitmedik, onları çağırmadık.
5 yıldızlı mekânlarda, 5 yıldızlı masalarda yaptık konuşmaları.
Asıl ihtiyaç sahiplerinin boğazından bir lokma ekmek zor geçerken, peçetesi bile onların günlük yediğinden pahalı olan yerlerde, kutladık Dünya Kadınlar Gününü.
Bunun bir haykırış, bunun bir ifade, yakarış, kurtuluş ümidi, çağrısı, savaşı olduğunu ne çabuk sildik. Ne çabuk unuttuk kadının binlerce sorunu olduğu.
Öldürülen tecavüze uğrayan, çocuk yaşta evlendirilen, işyerinde eşitsizliğe maruz kalan milyonlarca kadının topraklarımızda yaşadığını.
Ama olsun, en azından bir şey yaptık.
Onlar adına kutladık kendimiz.
Onlar yerine yedik içtik eğlendik.
Tabi bu da bir şey.
Hiç olmazsa öyle bir bugünün varlığını unutmadık.
Kadının sorunlarını çaresizliklerini unutmuş olabiliriz, dayak yiyen kadının acısını da dindirmemiş olabiliriz, 12’sinde gerdeğe giren çocuğu o anlamsız dünyadan uzak tutmamış da olabiliriz.
Olsun.
Bunlar bizim suçumuz değil ki
Hele görevimiz hiç değil
Her şeyi biz mi yapacağız canım.
Boş verin
Gelin bir güncük daha
Eğlenelim.
Haydi şimdi sırada ne var???