Bu hafta Amerika’daki bir okulda öldürülen 18 kişinin katliam haberi vardı gündemde.
Düşünsenize,
Çocuğunuzu, kardeşinizi okula gönderiyorsunuz. Rutin, her gün yaptığınız gibi.
Ve biri çıkıyor, hiç tanımadığı masum çocukları, öğretmenleri öldürüyor.
Nedeni yok.
Koca bir hiç.
Koca bir boşluk.
Nedeni yok gibi görünüyor ama gözden kaçırmamamız gereken önemli bir detay var.
Yalnız bir çocuk.
18 yaşında, okul hayatı boyunca zorbalığa uğramış, bu yüzden okulunu bitirememiş bir çocuk.
Gelen tehlikenin farkında mıyız?
Zorbalığın, gerek fiziksel gerekse dijital zorbalığın gençleri nasıl ablukaya aldığının, hayatlarını kararttığının farkında mıyız?
Olay Amerika’da geçiyor ve bu ilk değil.
Buna rağmen beklenen, olması gereken, silah satışının yasaklanmasına karşı önerilen yasalar hiç bir şekilde onaylanmıyor.
Dünyaya silah satan, servetini kan dökerek kazanan Amerika, dünyada hayatını kararttığı insanların vebalini, küçücük çocukların katliyle mi ödüyor?
Hiç kimse ölmesin.
Hele çocuklar asla.
Ama iki şey önemli:
Birincisi silah satışının geldiği nokta (ki burada internet üzerinden yapılan satışın da büyük payı var)
İkincisi ise bu olayların arkasından çıkan, son dönemde çocuklar ve gençler arasında sinsice büyüyen zorbalık meselesi.
Özellikle okullarda ve dijitalde.
Bu sadece çocukların birbirlerine söylediği bir kaç kötü sözden ibaret ya da o kadar basit değil.
Zorbalık, yapılan uluslararası araştırmalar neticesinde, çok sık karşılaşılan ciddi bir halk
sağlığı problemi olarak ortaya konuyor.
Ve yine tüm dünyada okullarda zorbalıktan korunma programları var.
Bu tip öldürme olayları ülkemizde de var.
Ülkemizde zorbalıkla başa çıkmak ne kadar mümkün ya da bu konuda ne yapmalı, nasıl davranmalı, belli bir yol haritamız var mı? Çok net değil kanımca.
Ayrıca zorbalığa uğrayan çocuğun bu durumu paylaşması, içselleştirmeden çözmesi hem çok zor hem de çok uzun sürebiliyor.
Dolayısıyla internetin artan etkileri, pandeminin getirdiği yalnızlaşma, aile içi şiddet ya da sorunlar derken, çocuklarda zorbalığın yaygınlaştığına şahidiz.
Ancak çözüm noktasında atılan adımların daha büyüklerine ihtiyaç var.
Zira hem pandemiyle nereye uğradığını şaşırmış, ölüm korkusu, gelecek kaygısı içindeki çocuklara bir de aile ve okul baskısı artınca, çok sağlıklı bireylerin yetişmesini beklemek doğru değil.
Bu konuda önlemleri büyük katliamlar olmadan önce alabilmek, çocuklarımızı gerek evde, gerek okulda iyi gözlemlemek çok önemli.
Çocuklarımızda gördüğümüz değişiklikleri doğru tahlil etmek, öğretmen ve uzmanlardan yardım almak, onlarla işbirliği yaparak çocuklarımızı korumak ilk aklıma gelen çözüm.
Ancak artan sosyal medya platformları, çocukları adeta büyüleyen güzellik metaforları, sahte dünyalarda daha güçlü görünme çabaları derken, sanki zorbalığa onları elimizle itiyor gibiyiz.
Önlemi en başından almak, sosyal medya düzenlemeleri, çocukla iletişimin en üst seviyede olabilmesi, okullarda bu konuda çocuk ve ebeveynlerin danışacağı birimlerin olması, hem zorba hem mağdur çocukların tedavileri ve yeniden hayata, topluma kazandırılmaları çok önemli.
Olay Amerika’da geçiyor diye rahat davranmayalım.
Zorbalık tüm dünyayı etkileyen, coğrafi fark gözetmeden çocukların içine düştüğü, zarar gördüğü bir kavram.
Bu konudaki çalışmalarımızı ne kadar arttırırsak, geleceğimiz çocuklarımız ve gençlerimizi, daha sağlıklı bireyler olarak yetiştirebiliriz.
Yoksa her katliam sonrası, dökecek gözyaşından başka bir şey olmaz elimizde…