Korkuyorum.
Sınırlarımızın dibinde, Ortadoğu coğrafyasını yeniden dizayn edebilmek için yepyeni bir savaş başlatıldı.
Başta ABD olmak üzere, destekçiler eliyle, sınır ötemizde, bizi de çok ilgilendireceğine inandığım ve içine düşmekten son derece korktuğum bir savaşa şahit oluyoruz.
Savaş kurallarının tamamen çiğnendiği (hoş savaş neden yapılır diye düşündüğümden kurallar da zaten anlamını yitiriyor), özellikle sivil insanların bilerek hedefe alındığı, içler acısı bir katliama şahit oluyoruz, içimiz kanayarak.
Çünkü aynı Suriye’de Irak’ta, Ukrayna’da ve dahasında olduğu gibi hep onların yerinde biz olursak, gidecek yerimiz olmaması korkusuyla düşünüyorum.
Vatansızlığın, savaşın ne kadar kötü olduğunu, ulusların, toplumların, evlerin ailelerin ne hale geldiğini gözlerimle gördükçe artıyor korkularım.
Çünkü biz masumlar, biz siviller tıpkı daha önce yaşananlarda olduğu gibi, tepede kendi aralarında tepişen fillerin ayaklarının altında ezilen çimleriz sadece.
Üç-beş kişi, bir takım coğrafyalarda yeni aksiyon planları yapıyor, bunların tamamı insanlık dışı. Ama hiç kimse engel olmuyor, olamıyor.
İster dünya nüfusunu azaltmak olsun, ister petrolü paylaşmak, ister suyun başını tutmak, ister gelecekte yaşayacak kara toprağına sahip olmak.
Ne olursa olsun, coğrafya kader olmaktan öte artık bu topraklarda.
Çünkü coğrafya olarak Anadolu, Ortadoğu toprağında doğmuş olanlara, hep bir mağdur, mahkûm, masum ya da muhtaç bir kimlik veriliyor.
Sadece coğrafya bile insanı suçlu y da borçlu doğurabiliyor.
Aynı ömrünün çoğunu savaşla geçiren Filistinliler gibi.
Kimin haklı olduğunun artık karıştığı ama benim gözümde sonuna kadar İsrail’in haksız olduğu bir savaşın çok uzağında olmadan izleyenleriyiz.
ABD İsrail’e desteğini açıkladığı anda, işin içinde bir bit yeniği olduğunu anladı herkes.
Çünkü zamanlama neden şimdiydi?
Üstelik dünyanın en iyi örgütlerinden olduğu bilinen, sınırlarından sinek geçse duyabilecek bir örgütün gözünden kaçarak başlatılacak bir saldırı asla olmazdı.
Dış politikacılar elbette çok daha iyi yorumluyorlar bizden. Biz okuduğumuz, izlediklerimizin yalancısıyız.
Gerçeğine şahit olduğumuz tek şey, masum ve sivillerin başına gelenler.
Bebek, çocuk, kadın yaşlı demeden herkesin hedef olması.
Kendi aralarında anlaşamayan fillerin, ezdiği çimler gibi insanları umarsızca öldürmesi.
Ve daha da kötüsü ölülerle verilen pozlar, öldürdükleriyle övünen insanlar.
İnsanlık savaşın tüm taraflarında yitirilmiş durumda. Konu katliama, durum vahşete ulaşmış şu anda.
Ne anlaşılacak, savunulacak, ne konuşulacak, ölçülecek bir durum var ortada.
Var olan tek şey ‘dram’, görülen tek şey ‘zalimlik’, olmayan ise ‘insanlık’
Dünya nerede?
Nerde insan hakları savunucuları?
Sevgili okur
Sizi bilmem ama korkuyorum ben.
Minicik bir kibritle bize üzerimize sıçraması muhtemel olan, hatta dünya üzerinde en çok oyun oynanan toprakların sahibi olarak korkuyorum.
Çünkü bahane aramaya gerek olmadan gözünün üstünde kaşı var diye katledilen masumları gördükçe, savaş sebep aramıyor, kötü sadece sonuca bakıyor diyorum, görüyorum.
Çok itidalli, çok dikkatli olmalıyız.
Kartlar yeniden karılıyor evet. Ama zalimler tarafından, evler, ocaklar yakılarak.
Güç bugün zalimlerin elinde.
Yarın ne olacak? Göreceğiz!