Seçim sonrasında bir türlü geçilemeyen normal düzene nihayet geçtik ülke olarak.
Neden derseniz, seçim yorgunluğu yaşayanlar yani kısaca biz gazeteciler ve siyasiler olmasına rağmen sanırım o atmosfer yormuştu insanı, vatandaşımı.
Nitekim ramazanın Ağustos ayına denk gelmesinin ardından 9 günlük bayram tatili derken, rehavet vs iyice uzamıştı.
Ancak artık yaz tatili, ramazan, oruç, bayram gibi bahaneler geride kaldığı gibi onları mazeret olarak gösterme lüksümüz de bitti.
Zaten bitsin.
Zira tüm ülke olarak yapacak çok işimiz var.
Okullar açılıyor, ekonomide sadece ulusal değil, uluslararası bir takım gelişmeler olacağı söyleniyor, sosyal dengelerde, iç ve dış politikada gündemi kaplayan gelişmeler oluyor.
Kadına ilişkin hak ve hukuk konusu tatil, bayram ya da ramazan dinlemeden sürüyor ama en önemlisi kadın cinayetlerinde azalma yerine çok büyük bir artış var.
Sizin anlayacağınız biz tatilleri hızla kenara bırakıp karar almak ve uygulamak adına koşmak zorundayız.
Bayram sonrası süreçte, Ağustos ayı sonunda KA – DER Bursa Şubesi’nin düzenlemiş olduğu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Fuarı”na verdiğimiz destek dolayısıyla Pembe Pusula olarak bir teşekkür belgesi aldık.
Aynı zamanda gazetemiz yazarı da olan Ka – DER Bursa Şube Başkanı Sevgili Dilek Üzümcüler’e ben de bu satırlardan, proje ve projenin sonuca ulaşması adına verdikleri emekten dolayı teşekkür ediyorum.
Zira ülkemizde kadın erkek eşitliği henüz sadece tartışma konusu olan hatta kimi çevrelerde konuya bile dahil olamayan bir durum.
Bu konuyu bu kadar gönüllü ile yüksek sesle dile getirebilmek, hatta bir fuara, pek çok katılımcının girişimci kadının birbiriyle tanışabileceği bir organizasyona dönüştürmek büyük başarı.
Biz kadınlar ancak birlik beraberlik içinde olabilirsek, toplumsal sorunlarımızı aşabiliriz.
Biz kadınlar birbirimizin ardında uzağında değil, yanında yakınında ve dürüst davranırsak, başarı elde edebileceğiz, özellikle kadın meselelerinde.
Buradan da hareketle hem Pembe Pusula olarak üstlendiğimiz misyonun değerini günden güne arttırması bağlamında, hem de kadın konusu ve meselesinin ülkemizde geriye giden bir ivmeyle hareket edişinden yola çıkarak, yapacak çok işimiz olduğu sonucuna varmamız mümkün.
Ve bu sonucun ulaşacağı başarıyı merak ediyorsak ki sadece kurumsal değil, bireysel olarak ta yapmamız gereken çok şey olduğunun bilincinde olmak, olmayanları bu bilince davet etmek ve anlatmak zorunda olduğumuzun farkında mıyız?Evet, ülkelerin toplumların meseleleri tek başlarına kadın değil.
Ve sadece kadınlar tarafından çözülmeleri mümkün de değil.
Ancak zinciri de halkaları da oluşturan ve birleştiren en önemli unsurun, cinsiyetin de kadın olduğunu unutmayarak, kösteği kenarakoyup, kendimiz ve gelecekteki evlatlarımız için didişmekten vazgeçmemiz gerek.
Hem kadının hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınmasının yolu birleşmeden geçiyorsa eğer ayrılarak toplumda ayrışıma sebep olacak görüş ve tavırlara destek vererek ancak zarara neden oluruz.
Ancak unutmayalım bu ülkede kadının adını yeniden var etmek istiyorsak, el ele tutuşmak, birlik olmak zorundayız.
En azından kadın olarak…