Ülkenin kalın bir çizgiyle ayrılmaya başladığı zamanların başındayız.
Küçük metrekareler de olsa, söz konusu bölünme olunca, alan da, sayı da, şiddet te kızgınlık ta, hızla büyüyor. Ve daha da kötüsü, biz dünyada oynanan ve içinde başköşede oturduğumuz bir oyunun ortasında, her taraftan aldığımız darbelerle savaşıp duruyoruz.
Kadına dair iyi ve kötü haberler geledursun, ülkenin genelinde eksik olmayan endişe havası, herkesin yakasına yapışmış durumda. Gezi parkı olayları sırası ve sonrasında başlayan, kimilerinin cadı avı tabir ettiği, medyada işten çıkarılmalar, deyim yerindeyse tuz biber oldu. Neden ve niçinleri zaten çok konuşulup tartışılırken ve gönlüm artık yeni direniş, yeni ayaklanma, yeni yürüyüşleri artık istemiyorken sakinliğe hasret kaldık resmen.
Ramazanın başlaması ve akabinde seçim çalışmalarının hızını arttıracak olması, gündemi fena halde meşgul ediyor.
Neden derseniz Gezi Parkı olaylarının siyasi etkileşimini herkes merak ederken, tarafların adayları ya da farkları fena halde göz dolduracak.
Biz, kadının seçim süresinde de seçim sonrasında da hep yerini korumasını, dikkate alınmasını, değerini bulmasını istiyorken, kadın hala şiddete maruz kalan, mağdur olanın dışında az resmediliyor. Gün geçmiyor yeni bir haberin, sayfalarda yerini bulmasının üzerinden. Gün geçmiyor kanlı ve herkesi dehşete sürükleyen olayların başrolünü üstlenmeden. Gün geçmiyor bir kadının katli vacib görülmeden.
Oysa demokratik haklarını sonuna kadar arayan, bu uğurda ölümü göze alanlarız.
Demokratik haklarını her türlü siyasi ya da yerel yönetime karşı arayan bir toplumuz.
Demokrasinin uygulandığı, hakların her bireye teslim edildiği topraklarda yaşıyoruz, yaşamak istiyoruz ama, söz konusu kadın ya da kız çocukları olunca, aynı hakları bir türlü aramıyoruz. Arayanlar feministten öte gidemiyor, hatta konuyu fazla gündeme taşımakla bile suçlanıyoruz. Kadına şiddeti çok konuşuyoruz diye şiddetin arttığını bile savunan garip akıllılar var.
Konuyu getireceğim nokta her zaman olduğu gibi kimilerini kesinlikle hoşuna gitmeyecek. Yine eleştirilecek, tukaka olacak ama Ben ortadaki ikiyüzlü durumdan fena halde mustaribim Bir hak ise savunulan Kadın neden savunulmuyor? Bir yaşam ise, demokratik özgürlükse neden aynı ısrar, kadın hakkı için kullanılmıyor?
Gezi parkı eylemleriyle dünya gündemine oturduk.
Bir özgürlük ya da varoluş simgesi olduk. Belki rüştler ispat edildi, belki başka amaçlara kurban verildi. Her ne ise ama Küçücük bir parkla başlayan eylem, siyasi oyuna, döndü dolaştı ve hangi noktalara geldi .
Gezi’de , yaşı, cinsiyeti, dili, dini olmayan insanlar bir oldular. Orada bir ayrım gözetilmemişti. Ama ben kadına şiddete, kadına gösterilen ayrıma karşıyım. Ve demokratik haklarını her yolla arayabilen bir toplumun aynı duyarlılığı, anneleri kız kardeşleri ya da eşleri için neden göstermediğini sorguluyorum. Ve bu bana ikiyüzlülük gibi geliyor.
Canımızın istediği hakkı savunmak ama bizi ilgilendirmiyor gibi görünenlerle hiç ilgilenmemek.
Eğer söz konusu demokrasi ise, haksa, hukuksa, ihlal edilen her hakka eşit tepki vermemiz gerekmiyor mu? Öyle değilse, bu konuda dürüst davranıldığından söz edilebilir mi?Küçük bir parkla özgürlük savaşçısı olanları, her gün 3 kadının öldürüldüğü bilgisiyle eyleme davet ediyorum.Haydi…