Sevgili Okur,
Erdoğan’ın Amerika’daki konuşmasında başlıklar özellikle mi seçildi? Kime ne mesaj verilmek istendi?
Bu mesajlar neden önemliydi?
78. Birleşmiş Milletler toplantısında yaklaşık 33 dakika konuşma yapan Erdoğan çok önemli konuları gündeme getirdi.
Dahası ABD Başkanı gibi kendi söylediğini kendi uygulamayan, ‘benim dediğimi yapın yaptığımı yapmayın’ tarzı bir konuşma yapmadı.
Aba altından sopa göstermedi, açık açık birçoğunun ağzına almaktan imtina ettiği, açıkça korktuğu meseleleri, yapılan zulüm ve ikiyüzlülükleri yüzlerine haykırdı. Zaten fark buradaydı.
Sadece bizim ülkemizde yaşanan sorunları değil, AB ülkeleri ve ABD tarafından maddi, manevi tehdit edilen, baskı altında tutulan tüm uluslar için yaptı konuşmasını. Ve nitekim cümlelerinde ülkemiz beklentilerinden çok, mazlumların sorunları vardı.
Erdoğan, tahıl koridorunun kritik öneminden, Irak ve Suriye’ye, PYD’den PKK’ ya, DAEŞ’ten Kıbrıs’a, G20 den Karabağ’a, Filistin’den Kosova’ya, Myanmar’dan Nijerya’ya, Libya’ya kadar küresel güçlerin bölmeye, parçalamaya çalışıp, kanını emdiği devletleri konuşmasında unutmadı.
Ne demişti Erdoğan:
-Karşımızdaki fotoğraf; küresel ölçekte, giderek daha fazla, daha karmaşık, daha tehlikeli sınamalarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor”
-“Küresel güçlerin ihtiraslarını kullanarak büyüyen terör örgütlerinin faaliyet alanları, teknolojik gelişmeler ile kötüleşen sosyo-ekonomik şartlardan da istifadeyle, adeta bir salgın gibi geniş coğrafyalara yayılıyor.
-Yabancı karşıtlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığının yeni bir krize dönüşme emareleri, son bir yıldır endişe verici boyutlara ulaştı”
-“Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, 5 ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir
-Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde dünyanın güvenliğini, huzurunu, refahını sağlamakla görevli kurumları hızla yeniden yapılandırmalıyız
-“Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelebilmesi, ancak Filistin-İsrail sorununun nihai bir çözüme kavuşturulabilmesiyle mümkündür
-Karabağ, Azerbaycan toprağıdır.
Konuşma epey uzun ama bu cümleler sanki özellikle Ortadoğu coğrafyasına kök söktüren küresel güçlere karşı Birleşmiş Milletlerin nasıl sessiz ve suskun kaldığını, nasıl üç maymunu oynadığını anlatıyor.
Aslında konuşma özünde dünya 5’ten büyüktür derken, o beş ülkenin dünyayı içine soktuğu kaosun sonuçlarını göz önüne seriyor.
Bu cümleleri seçme sebebim, bizim sadece kendi çıkarlarımızı gözettiğimiz, en büyüklerle hareket edip, onların kölesi olup ama aynı zamanda refah içinde yaşamayı tercih etmediğimiz, mazlum uluslara sırtımızı dönmediğimiz, elimizden geldiğince arkalarında durup, gücümüz yettiğince destek olmaya çalıştığımızın göstergesi olduğu için.
S 400’lerle ilgili tavrını İsveç’in NATO üyeliğine indirgeyen bir Amerika’dansa, kendileri dışındaki ülkeler için de demokratik hak ve özgürlüklere saygı duyan bir ABD ve Avrupa görmek istiyor bu gözler ama mümkün değil.
İkiyüzlülük bu 5’linin en belirgin ve en güçlü özelliği.
Yardım adı altındaki sömürü, destek adı altındaki esaret politikaları geçmişten gelen davranışları. Ve bu grubun içine kendilerinden başka kimseyi almamaya kararlılar. Hatta karşılarına çıkan Rusya, Çin ya da kim bilir Türkiye gibi tehlike gördükleri unsurlara karşı da utanmadan birlik çağrısı yaparlar.
Özü, BM toplantısı ve söylenenler yine değişmedi ve şaşırtmadı.
Evet, biz ekonomik olarak zor günler geçiriyor olabiliriz ama sanki başka bir eşiği atlıyor, başka bir oluşumun kabuğunu yavaş yavaş kırıyor gibiyiz
Ne dersiniz?