Ekim ayı nasıl da hareketli.
Bir 29 Ekim’i daha hüzünle geçirdik.
Bitmeyen maden kazalarıyla yine 18 kişinin hayatını kaybettiği ülkemde, insanlığı mumla arar hale geldik.
Etik ve ahlaki değerlerin yerlerde sürünüşünü büyük bir hayretle izlerken, bunları yerlerde süründürenlerin göğsünü gere gere ortalıkta dolaştıklarını görmek ne kadar can acıtıyor.
Değer yargılarımızı yitirmeyi kanıksadığımız bir dönemde, nedense birkaç bayramla geçmişi anmayı ya da geleceğe ışık tutmayı seçiyoruz. Oysa en büyük eksiğimiz olan eğitimi ne kadar da göz ardı ediyoruz.
Giderek artan televizyon dizilerinin size hissettirdikleri neler?
Ya da giderek anlamsızlaşan yarışma programları.
Birçoğumuza daha fragmanında bu kadar da olmaz dedirten görüntüler, nasıl oluyor da bir süre sonra reyting rekorları kuruyor?
Kızlı erkekli yarışma programlarında, bir kez olsun ekrana çıkmak ya da ünlü olmak için benliğimizden, kimliğimizden vazgeçişimiz neden?
Bir yanda aç kalmamak için madenlerde yaşam savaşı verenler, diğer yanda iki cümleyle milyonları cebine koyup, dünyayı parmağında oynatanlar varken
Tüm bunlara sebep olanla alet olanların kurduğu düzen değil mi, bizi kocaman bir dişlinin çarklarında çeviren?
Sözüm adaletsizliğe değil.
Sözüm eşitsizliğe de değil
Bu kavramlar yazılı kaynaklar üzerindeki, cümle içindeki yerlerini bile kaybetmek üzere.
Sözüm insanda var olan ve gitmeyeceğine inandıklarım, zannettiklerime.
Vicdan, merhamet, vefa ve nice benzerlerine
Hala akıllı ve iyi insanlar var diyebiliyorken.
Hala, bir gün insanlığın özüne döneceğine inanıyorken.
Son günlerde umutlarım yine tükenmiş durumda.
Yerin altında, aşağıda madenci oğlu yaşam savaşı verirken, yukarıda bir boruyu düzeltmeye çalışan gözü yaşlı, yüreği acılı anneyi görünce boğazı düğümlenmeyenlere benim sözüm.
Hala masum bir sürü insanımız, hiç beklemediği an ve sebeplerden canından oluyorken, çocuklar bonzainin pençesinde bir bir yaşamının yitiriyorken, her yerde saçmalık, kötülük, fakirlik ve ölüm fışkırıyorken, benim endişelerim neden sizinkinden fazla?
Duyarsızlaşma konusunda bir yarış var da ben mi bilmiyorum?
Birbiriyle malını, mülkünü, kocasını kürkünü, aracını küfrünü, gecesini gündüzünü yarıştıran, sonra da sosyal medyada paylaşan, üstelik bu paylaşmayı da marifet sayanların girdiği başka bir yarış var da, o da mı bizden uzakta?
Nerede komşusu açken tok yatmayanlar?
Bir elin verdiğini öbür eli bile bilmeyenler?
Kusur gören gözünü kusurlu sayanlar?
Kem bakmaktansa kör bakmayı yeğleyenler?
Neredesiniz?
Nerede benim geçmişimin temiz insanları?
Nerede benim kültürümün parlak izleri?
Nerede bizi biz yapan manevi değerler?
Nerde kaldı aileler, kıymetler, sevgiler?
En çok yozlaşana ödül verecek gibiler
Ne kadar çok utanmazsan o kadar başarılı olunacak sanki
Kim ne kadar ayıp ederse o kadar alkış
Ne kadar dürüst olursa o kadar kötek yiyecek gibi
Doğru ile yanlışı ayıramıyoruz demeyin
Biliyoruz da doğru işimize gelmiyor deyin
Para kazanalım, şöhret olalım da,
Nasıl olduğu beni ilgilendirir diye daha çok kıvırmayın.
Kabul edin artık, değerimizin de, yargılarımızın da değiştiğini
Hepsini değiştirenin de insanın, senin, kendin olduğunu
Bile bile girdiğin düzene, bilinçsizce uyduğunu
Kabul et artık
Ama aynı çark bir gün seni de dişlerine alıp çevirirse
Geçmişte yaptığın haksızlıkları, yanlışları unutup
Sakın ola o gün
Neden ben diyen olma…