Deniz ülke Arıboğan’ la yaptığımız röportajda da gördüm ki kürtajla ilgili en mantıklı yaklaşım bu aslı
Neden derseniz son donemde radikal kararlara imza atan, 4+4+4 gibi tartışılacak ve şimdilik uygulamalarını beklediğimiz, sonuçları ve sorunları vakti gelince görebileceğimiz bir eğitim sisteminin ardından bunca süratle kürtaja ilişkin ortaya konan farklı fikirler toplumsal tepkiyi büyük ölçüde arttırdı.
Zira bir şeyleri engellemektense özendirmek, vazgeçirmeyi kanunun yaptırım gücüyle uygulamaktansa çare, alternatif, yöntem sunarak krizleri yönetmek daha akılcı geliyor bana.
Kriz diyorum çünkü kürtaj konusundaki gittikçe artan hassasiyet özellikle ve öncelikle hemcinslerim ve duyarlı pek çok vatandaş için bir krize dönüştü.
Konunun gelecek nüfus planlaması, çalışan kadının çocuk doğurmaması, doğu ile batı arasındaki nüfus artışı dengesizliği, batıda nüfus arttırma hedefi, kaygısı gibi ara ve ana nedenleri olmasına rağmen, bunu birdenbire ve tek bir yönden ele alarak dayatma yapmak, fazlasıyla tepki gördü.
Bunun yerine bu kararın gerekçelerinin ve olması muhtemel, uygulanması en doğru olan yol ve sonuçlarını yine toplumsal bir veriyle halka açmak, fikir sormak ve sorulan fikir karşısında gelen yanıtları bir şekilde dikkate almak, daha doğru bir politika olmaz mıydı?
Gittikçe daha demokratikleştiğimizi hatta bu konuda normalleştiğimizi savunan bir ülkede, milyonları ilgilendiren konulardaki değişikliklerin getirildiği aciliyet, sizde de direk bir itiraz duygusu yaratmıyor mu?
Bu insanımızın doğasında var, ister istemez
Dayatmaya önce hayır demek
Haklılığına, doğruluğuna bakmaksızın
Hepimizde var.
Birinde söz konusu hayattaki en değerli varlığımız çocuğumuz diğerinde kendimiz hatta bizden de öte bizim olan ama haklarına sahip olamadığımız, olmaya çalıştığımız beden.
Neresinden bakarsak bakalım kadının bu ülkede içine konulmaya çalışıldığı durum, iç acısı değil,
İyi örnekleri göz ardı etmeden ama kötü örnekleri de unutmadan bunu açıklıkla görmek ve söylemek mümkün.
Kim bilir belki de ülkenin sadece fiziksel değil coğrafi olarak ta otomatikman bölündüğü konularda, psikolojinin de nasıl birbirinden ayrıştığının görülmesi bu çıplak gözle.
Aşırı uçlara gitmeden, dokunmadan ama benim kimliğime ve özellikle bedenime de benim rızam olmadan dokunulmasına izin vermeden sürdürüyoruz kadınlar olarak mücadelemizi.
Ve sadece bugün değil yarınlarda çocuklarımızın karşılaşacağı muhtemel sorunları, bir kez de olsa öngörmek ve önceden görünenler karşı tedbiri şimdiden almak, aldırmak adına.
Zira kadının isyan ettiği, ettirildiği toplumların kaderleri birbirine benzer.
Asıl yöneten ya da yönetime, endirektte olsa müdahil olanın kadın olduğu gerçeğini unutan ya da buna engel olmaya çalışanların tarihinde tekerrür daha çoktur.
Zira Yaradan tarafından verilen özelliklere bir de katılan bir takım değerler eklenince ortaya çıkan bedenin, özellikle yavrusu söz konusu olduğunda ne kadar yırtıcı ve yaratıcı olduğu da tarihte kayıtlıdır.
O halde toplumsal refah, artan bir gelişmişlik ve ekonomik düzey, bilgi ve kültür toplumları, dünyada gerçekten güçlü, Ortadoğu’ya hâkim, ilişkileri ve iletişimi mükemmel bir gelecek, toplum yaratmak istiyorsak, şu anda ayaklanan kadınları bedenleri ile değil, beyinleri ile değerlendirmek gerek.
Ki, bu bile büyük bir başlangıç sayılır.