Öyle bir 2012 ki girdiğimiz kadının adı hem çok hem yok.
Öyle bir 2012 ki tartıştığımız, yaşadığımız her anın hesabını veriyoruz sanki.
Öyle bir 2012 ki gördüğümüz çok şey bekliyoruz olmayacağını bile bile.
Boş olsa da umutlar çözüm için, sonuç için, iyi bir gelecek için elimizden geleni yapmaya ısrarla vazgeçmeden devam.
Ama 2011 içimizde açtığı yaralarla, bıraktığı izlerle kötü hatıralarla anılacak gibi. Hele kadın deyince yanan ağzımız, bir türlü insan hakkını oturtamayan başka tandansların prensipleri yüzünden örselendi iyice. 2011 ‘in kadının değil ama kadına şiddetin yılı olduğu kesin.
2011 ‘in çocuğun yılı değil de çocuk taciz, tecavüzünün yılı olduğu da kesin. Öyle bir hale geldi ki kadın ve çocuk konusu açıklanması da tartışılır, susulması da konuşulur oldu.
Çok konuştuk, önlem almaya, çare bulmaya itmeye çalıştık herkesi ama bilemiyorum sonucu bekliyoruz ısrarla.
2011 ‘in son günlerinde yenilenmesi beklenen
4320 sayılı yasa hala yerinde sayarken, üstelik de gerileyerek çıkıyor karşımıza. Oysa 2012’nin kadının yılı olup, şiddetin unutulması için ne çok feda edeceğimiz şey var.
2012’den kadın, insan anne olarak beklediklerimiz, tamamen insancıl.
Kimseden kimseyi zora sokacak talepte bulunmamanın verdiği gönül rahatlığı, bizi proje hazırlarken daha da dikkatli hatta temkinli yapıyor
Önce kadınların kadınlara, sonra erkeklerin kadınlara ama özünde insanın insana vermesi gereken değerin, olması gereken hak ve haklılığın arkasında, yanındayız. Yanımızda olmayanların dimdik, ayakta, karşısında.
Yeni neslin bu sorunları yaşamasını bırakın, mazide bile hatırlamasını istemiyorum. Sadece ilkel olmakla kalmayıp, insanlığa yakışmadığını bilmemize rağmen yaptıklarımızdan geri kalmamamız ve tüm bunların sonucunda çıkması gerekli yasada hala ileriye doğru gidişin göstergesi olacak bir kararı ivedilikle çıkarmak yerine, ilkelliği arttıracak hükümlere doğru geriye gidiyor olmanın hüznüyle karışık, şaşkınlığındayız. Terminolojimizde, tarihimizde kadına verilen değeri sorgulamakla başlayıp mı bulmalı buradaki yanlışı yoksa sadece psikolojik bir tahlilden yola çıkıp erkekle, ataerkilliğe mi indirgemeli şiddeti?
Zaten çözümü yok diye kendi haline mi bırakmalı ya da çözümü toplumsal ahlak boyutlarıyla sınırlayıp olduğu gibi ortaya mı atmalı?
Konu gündeme hiç gelmese mi daha azalır, kadına olan baskı, zor, kaba kuvvet, şiddet? Gündeme geldikçe artacak mı, konma, kanun, kudret?
Şahsen 201 2’de sadece Pembe Pusula olarak değil, kadın olarak beklentimin düzeyi sınırlarını aştı.
Son bir yıl bile, daha önce kol kırılmasına rağmen içeride kalan yenin sahibi kadınların acısıyla beynime kazındı.
Asıl durmak yok yola devam konusu benim için kadına hizmet, kadına destek olarak anlamını bulacak.
Dolayısıyla 2012’yi kadına destek yılı ilan etmek istiyorum.
Ve bu desteği şiddete karşılık vererek, şiddeti şiddetle durdurarak değil, kanunla ve insanca yollarla çözmek, mutlu ve başarılı kadınlarla, sağlam ve sağlıklı nesillerin yetiştiğine dair bir başlangıç olarak kabul etmek istiyorum.
2012
Kadına şiddet değil
Desteğin yılı…