Hepimiz Pembeyiz diye yola çıkmamızın üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olacak çok yakında. Birinci kuruluş yıldönümümüz yaklaşıyor.
Ve başladığımız günden bugüne değişmeyen kadın sorunlarını en azından yüksek sesle dile getirmiş olmanın sevincindeyim.
Aslına bakarsanız yazdıklarımız kadar yaptıklarımız, söylediklerimiz kadar da düşündüklerimiz önemli bizim için.
Ortaya koymaya çalıştıklarımız, ısrarla üzerinde durduklarımız, vazgeçmeden bildiklerimiz, doğru söyleyenleri dokuz köyden kovmamamız.
Yepyeni denizlere yelken açtık biz Pembe Pusula ile Pembe Pusula sayesinde.
Kadına kendimizin bile bilmediği açılardan bakmayı, kadını yeniden tanımayı, tanımlamayı öğrendik.
İçimizde var olan ve dışa vurmadığımız, vuramadığımız ayrımcılığın bir kez daha farkına vardık.
Kadın olmakla bir kez daha gurur duyduk.
Kadın olmanın getirdiği hassasiyeti çalışkanlıkla birleştirince bir de anne öngörüsü ekleyince, yeniden bir birey olarak yaşama tekrardan yazdık kendimizi.
Ve biz aslında kadınlardan kurulu bir dünyada erkek şiddeti ve egemenliği altında yaşamanın ne kadar büyük bir acı olduğunu üstüne basa basa söyledik.
Kadın tüm dünyada anlaşılamaz durumda.
Tekrar tekrar konuştuk.
İleri saydığımız ülkelerde durum bizim ülkemizde ya da genelleyeyim üçüncü dünya ülkelerindeki kadar vahim değil ama kadın genelde görmüyor hak ettiği değeri.
Afrika ve Asya da işçi olarak çalıştırılmak dışında bedeninden de faydalanıyor iyice kötü yürekli olan ya da bu işi ticarete dökenler.
Ne yazık ki kadının haklarını koruyan, koruyabilen, bunun için çok ama çok büyük çaba sarf eden ne çok güçlü sivil toplum kuruluşları var ne de çok güvenli hükümetler.
Herkesin kendi çapında yaptıkları temel alındığında dünyadaki kadın sosyolojisi acı gerçeği tüm çıplaklığıyla koyuyor ortaya.
Kadın konusundaki geri kalmışlığımız ilk başta göstermiyor hemen kendini.
Adım adım ve içine girdikçe görüyoruz kadının ne kadar anlaşılmaz, yaşayamaz ya da zor durumda olduğunu.
Düşünün Hürrem Sultanları izliyoruz ekranlarda, bir yanda kadın kavgasını, bir yanda gücünü, bir yanda entrikalarını, iktidar savaşını diğer yanda güçsüzlüğünü.
Düşünün ekranlardan kadının her yönünü görüyoruz ve aslında şimdilerde hayat rolünü oynuyor yeni neslin sinemacı tiyatrocuları.
Zira artık hiçbir film ya da dizi gerçek kadar can acıtıcı olamıyor.
Artık senaryolar gerçek öykülerden alınıyor.
Eskisi gibi yaratıcılık ürünü olmasına gerek yok.
Gerçek kadın öyküleri öylesine ibret verici ki tüm ülkenin, dünyanın bilmesi onların gerçek anlamını ortaya çıkarıyor.
Zaten sadece kadın ve çocuk üzerinden çıkan öyküler bile günlük yaşamın, gündüzün gecenin temelini, kalbini oluşturuyor.
Gel gör ki, kadın deyince akla gelen farklılıklar, iklimin mi, coğrafyanın mı yoksa eğitimin-eğitimsizliğin mi farkları?
En başta bu farkı yaratan etmen hangisi ola ki?
Kimdir ya da nedir kadını bir diğerinden büyük bir çizgiyle ayıran?
Nedendir kadınla kadını bile kavgaya tutuşturan
Boş vereyim istiyorum tüm bunlara ama
İşin içine vicdanım, kadınlığım, anneliğim giriyor
Vazgeçiyorum
Pembe Pusula Kadını olarak
Tüm kadınlara yeni bir ufuk açma girişimim, isteğim
Hiç bitmesin hatta
Büyük bir hızla sürsün diye ısrarla
Savaşımı sürdürüyorum…