Ne haberler gördüm bizdendiler, Ne bizden olanlar gördüm, haberdar değildiler. Günden olağanüstü bir hızla akıyor.
Dünya Kadınlar gününe giderek yaklaşıyoruz.Dünyanın milat saydığı, kadını en azından bir gün, nasıl da hatırladığını ispat edeceğinden kutladığını ama diğer 364 günde, karnından sıpanın sırtından sopanın eksik etmediğini çıplak gözle görüyoruz yine.
Bir yanda aileyi bir arada tutmaktan görevli kadını sürekli toplumdan ayrıştırmak, diğer yanda bu görevi kadının tek başına ama herkes adına yerine getirmesini alaycı bir tavırla izlemek.Vermemek ama istemek, teslim etmemek hiçbir hakkı ama tüm haklarını da elinden almak.Sesi güçlü çıkan kadınlara olan bakışın bile değiştiği günlerde, güçsüz olmanın in değil ama out ta olmadığı günler.
Kaybedildiğini artık ezbere bildiğimiz ama yerine koymak adına tek bir hamleye bırakın tek bile kelime bile sarf etmekten itina ettiklerimiz Ve bu kara kayıp, gaflet kuyusuna gün geçtikçe daha büyük bir hızla düşen, düşürülen nesiller Nereye gidiyoruz sorusunu en çok sorup, cevap aradığım günlerde, aslında çok iyi bildiğim yanıtı niye başkalarından aynı coşkuda duyamıyorum? Niye ülkemdeki ismi lazım olmayan herkesi boş bir koşturmacanın içinde nafile bir çabayla, çok kayda ve akla değermiş gibi pazarlıyoruz herkese. Niye, kimse biz bizim yüreğimizi biliyoruz, rol da kesmeyin, ahkâm da demiyor.
İstenenin özü de sözü de, zikri de fikri de öyle açık, öyle net ki, Kadın güçlenmesinin yanında, sussun da isteniyor. Kadın konuşmasının altında, kadının etkisizleştirilmesi yatıyor.
Kadın geline akla bireyden çok eş, yetenekten çok annelik gelsin isteniyor.
Kendi için, kendi başına hatta hiçbiri fikri bile olmasın deniyor ki, karar bile alamaması mubah onlar için. Bizi biz yapan kadınsal sıfat, suret ve özelliklerimiz, onlar için suretten öte gidemiyor. Bir hiçlikle sınarlarken bizi, onlar çoklukla duruyor karşımızda.Çoklar ve mutlular mı bilemiyorum ama biz az değil çokuz ama girerek daha da çoğaldığımız kesin.Biz ısrar ve istekle örselendiğimiz, elimizden alınanların farkında daha çok vardığımız için mi çoğalıyoruz, yoksa başka çare yok deyip birbirimize istemsizce ya da mecburiyetten sarılıyoruz, ondan mı?
Hiç önemli de değil, sebep sonuç ta gerekmezÖnemli olan pozitif ayrımcılığın çerçevesini genişten öte büyük tutmak Önemli olan pozitif ayrımcı olabilmek Önemli olan neye sahip olduğunu, olmak gerektiğini bilmek Alamadığında istemek, isteyebilmek, vermeyenlerden bunun hesabını da sorabilmek Çok zor da olsa, mahalle baskısı, toplum sömürüsü arkandan koşsa da, zehir de etse sana hayatı vazgeçmemek
Ben olduğum için, kadın olduğum için alamayacağım değil, hak ettiklerim olduğuna inanmak Bunu herkese, topluma yaymak, yaydırılması için de çalışmak. Bizim bize hakkımızı önce kendimizin teslim etmesi gerek.Hakkımız olduğunu önce bizim bilmemiz gerek. Israr ve baskıyla, kuralla ve kanunla, yaptırım ya da ezberle üzerimize kurulmaya çalışılan her türlü etkiye karşıyız.
Bizi kadınların sözünün geçtiği, dinlendiği, bireysel ve toplumsal saygıyla dayanışma içinde yaşatıldığı, cinsiyet ayrımcılığının cümle olarak bile kurulmadığı, sadece insanın sahip olduğu haklardan herkesin almak zorunda olduğu payları istiyoruz.
Fazlasını değil ama eksiğini de değil. Bursa’da, Türkiye’de ya da dünyada bir çığır açmak falan da değil niyetimiz.Olması gerek kadar olsun her şey, yeter. Gönül haddini bilir zaten…