Ne çok an, anı sığdı bir on beş güne. Hayatın hızı kadar, yaşananların çokluğu da uzaklaştırıyor dünü bugünden, bugünü yarından.
Bursa’da siyasetin şeklini de ismini de değiştiren İl Başkanlığı yarışının üzerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın medya buluşmasında söyledikleri çok manidar.
Hiç kimseye aba altından sopa göstermek yok.
Anlayanın anlaması esas.
Herkesin haddini bilmesi.
Yalana dolana bulaşılmaması
Haksız kazanca el uzatılmaması
Ve özellikle kalemin satılmaması
Mesajın çokluğu kadar netliği, varlığı kadar anlamı, yarattığı etki de önemli.
Üzerine gelen anneler gününün yumuşattığı ortama, adına spor denilen ama spordan başka her şeye benzeyen şampiyonluk da eklenince, karmaşadan geçilemedi.
Biz her şeyi sınırda yaşamayı seviyoruz.
Seviyesiz bir sınır bu.
Sebepsiz
Saygısız
Alın işte şampiyonluk denen maçın ülkeye bilançosuna.
Hatta sevinmenin ve üzülmenin bilançosu olur mu demeyin, işte örnek karşınızda.
Anneyiz.
Anne olduğumuz için de mutluluktan öteyiz
Evet ama
Metalaştırılan anneler gününün, içimizdeki özel duygudan fazlası olması çalışmalarına, etrafta en iyi süpürgeyi, çamaşır makinasını ısrarla anneye satmaya çalışan ticari zihniyete ne demeli?
Biz anneliğin kutsallığından, onun bize bahşettiği ölümsüz sevgiden bahsediyoruz ama birileri ısrarla bize çamaşır bulaşık yıkatma derdinde. Anneliğin tanımını sanki sadece iyi yemek ve temizlik yapan anneler üzerinden yapmaya kalkışacaklar neredeyse…
Oysa analık
Ah analık, öyle mi?
Her derde deva değil mi analık?
En zor anında ağzından çıkan ilk kelime değil mi?
En sevdiğin, en yüreğinden atamadığın değil mi evladın?
İşlediği suçta bile kul köle olduğun
Uğruna hiç düşünmeden canını ortaya koyduğun
İşin felsefesini kenara bırakıp, sadece sevgisini, büyüklüğünü anlatsam bile yetmez içimdekilerin ateşine.
Anneyim diye kendime koyduğum, bellediklerime
İyi ki deyip başlayıp bitirmeyi bilemediğim değerlerime
Her şeyi zaten yapabilir olmaktan çıkıp, anneliğin hepsinin üstünde olduğunun vardığım keyfine. Diyeceklerim de yazacaklarım da çok
Kadını metalaştırdığımız gibi, kadının değerlerini de parasallaştırmaya çalışıyoruz.
İnanç ve ısrarla
Sebep ve sonuç aramadan bakmadan
Neden ve niçin diye ise
Hiç umursamadan, sorgulamadan
Bir annenin yapabileceklerini kulak arkası edip, işin içine kadının adını koyuyoruz her seferinde
Ve anneliğin kadınlıktan üstün olduğunun, bilinçsizce üzerinde
Şehrin, yaşamın, insanın tanımları derken bir bakmışsın kadını bile tanımlamaya kalkıyoruz ki,
Anneliği ne güzel koyuverip bir listenin içine
Oysa annelik öyle mi ya
Hepsinden üstün hepsinden öte
Nereye gidersek bizim peşimizden gelen
Aslında bizim yüreğimizde taşıdığımız bir sevgi annelik.
Adı da, anlamı da, varlığı da doğası da, yaşamı da ölümü de
Aslında annelik kadar olan
İçine en çok sevgiyi
Severek önceliği
Anneliği ortaya koyan bir durum bu
Hayat ne kadar değişirse değişsin,
İnsan ne kadar yozlaşırsa yozlaşsın
İstediğimiz kadar kaybedelim tüm değerleri
Yüreğimizden kazınamaz ki
Analık, annelik sevgisi
Ve tüm anneler gibi
İstemeyiz de zaten
Evlatsız, onun kokusu, aşkı olmadan geçen
Bir gün, gece hatta yaşamın tek bir saniyesi bile