Abdullah Öcalan’ın İmralı dan yaptığı, sadece güzel ülkemde değil tüm dünyada büyük yankılar uyandıran barış açıklamalarının ardından şimdi de akil adamların bu sürecin daha iyi yönetebilir olması için işin içine girmesi gündemde. Biz her işe erkeklerin deyimiyle burnunu sokan kadınlar olarak elbette bu tanıma neden kadınların dahil edilmediğini gündeme bir görev bilinciyle getirdik. Kadın örgütleri ayaklandı. Ortaya konan eğilimin akil değil de cinsi olduğunun altını çizmek için.
Konuya giriş yapılmış oldu böylece, bu ve bundan sonrası bir nevi gelişme bölümü. Sonucu zaten hep birlikte göreceğiz. Fakat başa gelecek olursak asıl önemli olan barış sürecinin yansıttığı mesajlar ve birilerinin bunu fena halde kullanıyor olduğunun farkında olmamamız. Diğer bir durum da yelkenleri suya biraz fazla erken indirdiğimizi kabul ediyor olmamız. Aksini söyleyenler mutlaka çıkacaktır hatta biraz konuya ilişkin tavrımızın sürece zarar vereceğine inananların bile olduğuna eminim. Ancak şapkayı önümüze koyalım. Söz konusu asgari 30 yıl 50 binden fazla can. Üstelik kundaktaki bebeyi bile ayırmadan, hunharca, göz kırpmadan. Hedef ve hayallere ulaşmanın yolunu demokratik çözümlerle değil terör yoluyla ulaşmayı seçmiş ve bu konuda istediği kadar uzlaşılsın, kanaatimce hiçbir şekilde güvenilmeyecek bir şahıs, örgüt karşımızdaki.
Yaşananları süslü ve tarihi cümlelerle bezenmiş bir mektupla, bir çırpıda silivermek kolay mı? Kaldı ki bu süreçte ve ortaya konan barışta önce yakınlarını yitirenler, evladını kaybeden analardan başlayarak bir olur almak gerekmiyor mu? Şehit anaları ne diyor bu işe mesela? Tamam bu söylediklerimin hepsi sanki sürece çomak sokmak gibi görünüyor ama az da olsa işkillenmek, nedenini, niçinini iyice bir çözmek, hemen havaya girmeden, sindire sindire ve çok dikkatli olmak gerekmiyor mu? Bilmiyorum ben fazla mı art niyetliyim? Unutmadığım için geçmişi suçlu muyum? Sorguladığım için hatalı mıyım? Yıllarca lanetledik terörü. Yıllarca korku içinde yaşadılar niceleri, yaşadık hepimiz.
Kiminin ocağıydı sönen, kimilerinin geleceği Yiten canlar kadar, harcanan ekonomiyi, bize kaybettirdiklerini nasıl hesaba katmam, nasıl sevinç çığlıklarıyla gözümü kör ederim? Nasıl savunmam kemikleri sızlayan gencecik evlatların hakkını? Hele onlara mezarında sarılan anaların acısını nasıl paylaşmam? Siz söyleyin haksız mıyım? Barışa herkes kadar bende tarafım Hiç kimsenin ocağı sönmesin, yüreği yanmasın, bu aslında en büyük kaygım. Samimi olmayanları görelim, yanlışa düşmeyelim Gerçek yüzünü görmediklerimizin, arkasında durmayalım Barış süreciyse söz konusu eğer Analar olmazsa işin içinde olmaz Barışsa gerçekten istenen Kadının eli olmadan hiç olmaz Ciğeri en fazla yananın Karnında evlat taşıyanın acısı, yüreği, fikri olmadan olmaz Kadının akil olmadığına inananlarla, kadının adını, kimliğin barış sürecinden uzak, dışında tutmaya çalışanlarla da olmaz.
Barış istiyorsak eğer evet akil insanlar gerekli Akılda cinsiyet ayrımcılığı olmadan, fikri ve vicdanı hür insanlarla. İşte o zaman barışa yürür bu ülke, Eli, yüreği vicdanında, kadın erkek, çoluk çocuk hep birlikte…