Türkiye, siyasi partilerin ittifak halinde seçimlere katılmasıyla ilgili olarak ilk resmi seçimini 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Milletvekilleri genel seçimleri için gördü.
Daha öncede siyasi partiler arasında ittifak vardı. Örnek, 1991 yılında o dönemin SHP’si ile doğudaki HADEP arasındaki ittifak. Bu ittifak, HADEP’li adayların SHP listelerinden aday gösterilmesiyle ve yasaları kulak arkasından dolanma şeklinde yorumlanmıştı. HADEP’de daha sonra ülkemizdeki kan ve gözyaşı haline getirilen terör olaylarının siyasi uzantısı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı.
24 Haziran’da hiç umulmadık bir ittifakla karşılaştık. Kısa adına Millet İttifakı denilen ve aşırı sağ ile aşırı sol partilerin “AK Parti iktidarı sona gelsin de ne olursa olsun” düşüncesiyle hareket etmesiyle kurulan ittifak. Neyse ki bu ittifak, seçim sonrasında dağıldı.
Ülkemizdeki siyasi yapıya şöyle bir baktığımızda; muhalefet partilerinin hemen hepsinde iç hesaplaşma, koltuk sevdası ve koltuk kapma yarışı olduğunu görebiliyoruz. Bu durum, CHP’de benim kendimi bildim bileli var. Kimi zaman adına hizipleşme deniliyor. Kimi zaman demokrasi adına değişim gibi kelimelerden söz ediliyor. CHP’liler her devirde yapılan bu iç kavgaya isim bulmakta çekinmiyorlar. Fakat, ne yaparlarsa yapsınlar, seçimleri bir türlü kazanamıyorlar.
24 Haziran seçimleri sonrasındaki alınan oylar ile seçmenin ve siyasi parti yöneticilerinin durumu vaziyetlerine baktığımızda ise yenilginin değişik bir yüzünü görebiliyoruz. Bahane çok. TV ve medya ilgi göstermedi denilen klasik söylemlerden tutunda, ekonomik yardımlara kadar hepsini anlatıyorlar. Aslında, asıl sorun kendilerinde. Bunu çok iyi bilmelerine rağmen, kendi kendilerine cesaret edip, gerçekleri söyleyemiyorlar.
Hiçbir siyasetçi,. “biz yanlış yaptık. Sonuç böyle oldu..” diye konuşamıyor. Konuşmak istemiyor. Onların amacı, “ben başta olayım, koltuğu kapayım, vatandaşa ne olursa olsun…” mantığı.
İktidar partisinhde de ittifaktan rahatsız olanlar var. Destek olanlar var. Asıl sıkıntılı durum ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı yüzde 52’lik oy oranı ile AK Parti’Nin aldığı oylar ve MHP’nin aldığı milletvekili oylarının toplamına denk gelmeyişi. Bir başka sıkıntılı durum ise, AK Parti oylarındaki ciddi oranlı düşüş.
Bu duruma, ekonomideki kötü gidişatın eklenmesiyle mahalli seçimlerde iktidarın güç kaybedeceği konuşulabiliyor. Bu neye bağlanıyor, geçmişte yaşanılan siyasi gelişmelere.
Bana görne, geçmişe katılma yerine, aslında bugünkü duruma bakmak daha önemli. Vatandaşlar 24 Haziran’da seçim öncesinde meydanları gezerken konuşan ana muhalefet adayı Muharrem İnce’nin generalin apoletlerini sökme tartışmasına karşı epey ciddi tepki verdi. Yine, Erdoğan’ı evine torun bakmaya göndereceğini söyleyen yeni kurulan İyi Parti de umduğunu bulamadı sandıklarda.
Bunun nedenini, siyasi söylem ve halka yönelik mesajlara iyi bakılması olarak tavsiye edebilirim. Siyasi partilerde aslında ne cevherler var ama, lider sultası olması nedeniyle “siz bilirsiniz efendim” sözünden başka söz söyleyemez duruma geldiler. Söyleyeni, listelere bir daha koymuyorlar.
Günler çabuk gelip geçiyor. Mahalli seçimler hızla yaklaşıyor.
Siyasi yapıya bakıyorum.
CHP ayrışmanın eşiğinde. Parti tabelası altında ayrışma olmazsa, Muharrem İnce ve ekibi Mahalli seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun ekibine iyi bir ders vermeye hazırlanıyorlar. Ya sandıklara gitmeyecekler, yada başka bir muhalif partili adayı destekleyecekler. Yada en vahimi ama en son koz olarak kullanılacağı açıklanan Demokratik Sol Parti’nin canlandırılması projesi.
İP kendi içinde sıkıntılı. Meral Akşenir’in seçim sonrasındaki muhalif söylemleri yok etme adına yaptığı ve bana göre de başından sonana kadar büyük başarılı olduğu genel başkanlıktan istifa, aday olmama,sonradan da “ülkenin ve partimin bana ihtiyacı var” söylemi ile “u” dönüşü yapıp geri gelmesi, halkımızın “bu partiden iş çıkmaz” düşüncelerine kapılmasına yol açtı. İP’e oy verenlere baktığımızda ise, daha önceleri diğer partilerde görev yapmış, sonradan ise kadro dışı kalmış, veya iktidara ders vermek isteyenlerin bir araya geldikleri bir proje gibi duruyor.
Mahalli seçimlerde ise, bu duruma ve yapılan kamuoyu anketlerine göre iktidarın şansı artıyor. Gerçi eski siyasetcilerimiz ve özellikle de ana muhalefet partisine hala umut bağlayanlar, ekonomik sıkıntıların halkın tepkisini çekeceğini ve iktidarın oy kaybedeceğini söylemesine rağmen, benim şahsi kanaatim, eski yıllarda olsa aynen böyle bir sonuç alınabilirdi. Şimdi, derenin altından çok sular aktı. Halkımız, bu milletimiz bir gecede faizlerin yüzde 250 seviyesine ulaştığını gördü. Bir gecede, döviz kurunda yüzde 250’lere vatan fiyat artışını yaşadık biz. Hem de iktidar namzeti olan ana muhalefetin iktidar başı olduğu dönemlerde yaşadık bu durumları.
Zaten 12 Eylül öncesinde de yokluklar ve kuyruklarla geçti çocukluğumuz ve gençliğimiz.
Şimdi, mahalli seçimlerde ne olur?
AK Parti ile MHP arasındaki Cumhur İttifakının iktidar çalışmalarında ortaklığı sürdürmesi kararının bana göre mahalli seçimlerde de aynen devamı olarak anlaşma sağlanabilir. Bu durumda, MHP ile AK Parti arasında belediye başkanlıkları ve meclis üyelikleri pazarlığı söz konusu olur.
Mesela, Bursa’da. Kulağımıza çalışan bir söylem var. AK Parti Nilüfer ilçesinde bir türlü dikiş tutturamıyor. Kimine göre yeterli muhalefet yapılmıyor. Kimilerine göre ise AK Parti Nilüfer’de zaten seçimleri kazanmak istemiyor. Çünkü, müteahhitler, mevcut yönetimden memnun. AK Parti yerine mevcut yönetimin devamı için çalışırlar. Böylece seçimler kaybediliyor.
Nilüfer ilçesinde yaşayanların ise, seçimlerle ilgisi pek yok. Onlar, Nilüfer’i eskiden siyasi gurupların oluşturdukları “kurtarılmış bölge” olarak görüyorlar. Aslında, CHP’li oymayan ve Nilüfer’de yaşadıkları için CHP’ye oy veren bazı kişiler, CHP’nin ilçe başkanını bile tanımıyorlar. Belediye meclis üyelerinden bir kaçı hariç kimseyi tanımıyorlar. Sadece, “Nilüfer’i kaptırmayacağız” anlayışı ile hareket ediyorlar. Tabi, AK Parti’de Nilüfer’de yeterli çalışmaları galiba yapamıyor. Belediye yönetiminin yaptığı bunca usulsüz işlemler hiç mi hiç gündeme gelmiyor. Halka anlatılmıyor. İşte bu yüzden de Nilüfer, Kurtarılmış bölge olmaya devam ediyor.
Bu kez, mahalli seçimlerde Cumhur ittifakı devamı olursa, Nilüfer’deki halkın bu inatlaşmasına MHP’li bir başkan adayı formülü ile belki de çare bulunabilir.
Yine, Mudanya, Gemlik ve İznik ilçeleri için MHP ile AK Parti arasında sıkı pazarlıklar yapılmasını bekliyorum şahsen.