Hukuk eğitim sisteminde hemen her hocanın anlattığı ve üzerine basa basa ifade ettiği bir söylem var; “çok kötü bir kanun, çok iyi bir uygulayıcının, hakimin eline geldiğinde mükemmel bir adalet dağıtılan sistem kurulabilir. Yine, çok iyi bir kanun, kötü bir uygulayıcının eline geldiğinde, anormal bir adalet sistemi kurulabilir.”
Bu ifadeleri unutmadan, ülkemizde son günlerin en çok tartışılan konusu olan adalet ve cezasızlık, bazı suçlarla ilgili olarak verilen cezaların azlığı ve bazı suçlarda ceza süresi dikkate alınarak tutuklama yapılmayışı nedeniyle Adalet Bakanının ifade ettiği “İnfaz Kanunu’nda düzenleme yapılabilir” sözleri adalet sistemini içinde değerlendiriliyor. Pek çok hukukçu, bu düzenlemenin dertlere ve şikayetlere çare olmayacağını söylüyor.
Asıl olan vatandaş arasında yapılan değerlendirmeler. Çünkü, ülkemizde son 20 yılda adalete olan inanç her geçen gün azalıyor. Vatandaş, ilahi adaletin uygulanmadığı konusunda nerede ise femfikir. Kime sorsanız, adalet konusunda, işlenen suçların karşılığı olan hapis cezası konusunda, suçluların rehabilite edilmesi konusunda sıkıntıları var.
Halkımız, özellikle sosyal medya ortamlarında bu tür fikirlerini, görüşlerini ve tepkileri açıkça dile getiriyor. Bazı örnekler şöyle;
Mahalli seçimlerle ülkemizin içinde bulunduğu adalet sorunlarını özetleyen bir söylem;
“Şer gördüğünüzde hayır vardır diyor Cenabı Allah (cc) kur'an-ı Kerim'de. Bu belediye başkanlığı seçimlerini AK Parti'nin büyük çoğunlukla kaybetmesi çok hayırlı sonuçlar veriyor ve verecek inşallah.”
Gelelim, genel eleştirilere, toplumda geniş yer tutan algılara ve düşüncelere;
Toplumda 'cezasızlık' algısı artıyormuş yani suç işleyen ceza almıyormuş. Yani yapanın yanına kâr kalıyormuş. Çünkü kanunlar yetersizmiş!
Doğru yetersiz. Lakin meseleyi bir tek bununla izah etmek mümkün değil.
Kravat takana indirim. Sinek kaydı tıraşla hâkim karşısına çıkana indirim. Güldü indirim, espri yaptı indirim. Çirkefleşmedi, saldırganlaşmadı, küfretmedi indirim.
Duruşmada geçen beş-on dakikalık süre içerisinde sakalından, kıyafetinden, şirinliğinden etkilenen bazı hakimlerimiz anında kanaat sahibi olup kıyağını geçiyor. Kanunlar harfien uygulanmalı, hakimlerin kanaat ve düşünce ile karar vermesine artık son verilmeli.
Bu ne yahu, şaka mı?
Adam öldürmüş, tecavüz etmiş, hırsızlık yapmış! ... Başlarım kravatına da şirinliğine de!
Sokaklar güvensiz, karakollar güvensiz, adliye güvensiz! ...
Böylesi bir algının oluşması için birileri elinden geleni yapıyor. Niye? Adını da koydum, siyasete bürokratik çelmedir bu!
Tepki olunca, bazı olaylar karşısında vatandaş, halk ayaklanınca hakim kararını değiştiriyor Bakan ise tepki olunca beyanat veriyor.
Kararların kanunlarla, vicdani duygularla ve halkın can ve mal güvenliğinin, huzurun sağlanmasıyla alakası bile yok gibi.
Toplum düşmanı, katiller, dolandırıcılar TV ekranlarına çıkınca, olay kamuoyu önünde tartışılmaya başlayınca yakalanıp, işlem başlatılıyor.
Vatandaşların ifadelerine baktığımızda, toplum genelinde, huzur ve güven ortamına yönelik, arzu edilen huzura yönelik pek çok beklentiler var.
Bu konularla ilgili olarak siyasetin gündeminde acaba neler var? Halkımız, adalet sisteminden rahatsız olduğunu ifade eden halkımızın iktidardan beklentileri neler? İktidar kanadından olaylara bakış açıları nasıl? Olayların çözümünde söylem ve eylem bütünlüğü oluşturuluyor mu?
Hemen incelemeye başlayalım.
AK Parti'nin 31 Mart yerel seçimlerinde yenilgisinin nedenlerini araştırmak ve çözüm önerilerini almak üzere 81 ilde düzenlediği "Türkiye Buluşmaları"nda seçmenle yüz yüze gelen bakanlar , milletvekilleri ve parti kurmayları, sonuçları rapor halinde AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sundu. Türkiye genelinde on bir binden fazla toplantı ve görüşmeler yapılıp hazırlanan raporda, seçmenin talepleri ve şikâyetleri yer aldı. Geçtiğimiz yıllarda ilk sıralarda 'terör' ve 'mülteci sorunu' ön plana çıkarken, seçmen bu defa en temel iki problem olarak ekonomi ve adaleti gösterdi.
Yani, rahatsızlığın sebepleri ortaya çıkarıldı.
Bu kapsamda Adalet Bakanlığı'nın toplumun hassas olduğu konularda, adalet anlayışını güçlendirecek, cezasızlık anlayışını ortadan kaldırmayı hedefleyen bir takım adımlar atma yolunda halkta beklentiler olduğu belirtildi.
Bir diğer önemli problem olarak dile getirilen 'ekonomi' için de hükümetin ekonomi kurmaylarının harekete geçtiği belirtildi. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın, hâlen yürütülmekte olan programdan taviz vermeden, enflasyonu tek haneye düşürüp, vatandaşın alım gücünü artıracağı ve elini rahatlatacağı, gerek duyulduğu takdirde yeni bir dizi adımlar atacağı öğrenildi. Dar gelirli vatandaşların konut başta olmak üzere yaşadığı birçok sorun için yeni projeler geliştirileceği öne sürüldü.
AK Parti kaynakları, yapılacak yeni ikinci dalga reformlarının, hepsinin sahadan gelen veriler ile beklentilere uygun bir şekilde gerçekleştirileceğine dikkati çekti. Reformların hepsinin teknik ve bürokratik bir anlayışla değil, milletin taleplerine yönelik dizayn edildiğini belirten parti kaynakları, hızlı bir reform süreci yaşanacağını söyledi.
Bu olaylara şöyle bakmak mümkün, hastalık belli, ama reçete yazacak doktor bu hastalığı tedavi edip etmeme konusunda ikilem yaşıyor.
Toplumdaki en önemli beklentilerden bir tanesi de bürokratlarla ilgili yaşanılan olaylar sonrasında yapılan şikayetlerle ilgilenilmeyişi. Bu konuda da halkımızda büyük bir tepki var. Siyasete küsüp, mahalli seçimlerde oy kullanmaya gitmeyen tanıdığım seçmen arkadaşlarımın ifadelerine göre, “AK Parti hükümetleri, kendilerine yakın bürokratlarla ilgili yapılan şikayetlerle hiç ilgilenmiyor.”
Böylece, halkın, haklı talepleri değerlendirilmeyip, halka eziyet çektirilen olaylara imza atılıyor. Toplumda cezasızlık algısına neden olan bu olaylarla ilgili de iktidarın adım atması ve bürokraside doğru dürüst iş yapanlarla, iş yapmayıp siyasetin etekleri altına gizlenip, iş çevirenleri ayıklaması bekleniyor.
Anlaşılan o ki, adalet duygusu ve vicdani beklentileri tam olarak karşılanmayan vatandaşlarımız, çare olarak yine siyasetin çözüm üretmesini dört gözle bekliyor.