İsmine mahalli desek, yerel seçim de desek, halkımız bir kez daha sandık başına gitti ve tercihlerini yaptı.
Sandıktan çıkan milli iradenin sözüdür.
Beğensek de, beğenmesek de halkımız, kendi elleriyle kullandığı oylarıyla, siyasi tercihlerini yapmış ve çoğunluk yine iktidar partisine destek olma yolunda iradesini ortaya koymuştur.
Bu durumda, seçimlere hile karıştığına dair iddiaları sık duymaya başladık. Normaldir. Her seçimde hile iddiaları gündeme getirilir. Hatta, bazı bölgelerde iptal edilen, sayılmayan, yanlış yazılan, yanlış hesaplanan oylar da bulunur.
Hatalar düzeltilir.
Bazı bölgelerde bir tek oyun bile kıymetinin ne kadar değerli olduğunun örneklerini yaşarız.
Sandıklar açıldığında, tek bir oy öylesine büyük bir fark gösterir ki, başkanı koltuğundan alıp yerine bir başkasını başkan olarak oturtabilir.
Bu olaylara tahammül edilmesi gerekir.
Aslında aday biz olsak nasıl tahammül edebiliriz bilemem, ama insanın tek bir oyla seçimi kaybetmesi fena koyar ya.
O kadar oy al, başa baş mücadele et. Sonrasında tek oyla seçimi kaybet.
O bir oy için neleri feda edebilir insanlar, o an bir düşünün.
Ama, demokrasi bu. Oy çoğunluğu esastır. Çoğunluğun söylediği ve ortaya koyduğu tercih, halkın bütünüyle kabul edilmesi gereken bir tercihtir.
Bursa’da pek öyle olmuyor. Belediye başkanları halkın ekseriyatının oylarıyla iş başına geliyorlar.
Bazı bölgelere baktığımızda ise, seçimlerde dört parti başa baş kalıyor. Yüzde 25 ile seçim kazanılan yerler var. Yüzde 20 ile seçim kazanılan yerler var. Bu bölgelerde seçmenlerin yüzde 80’si kazanan adayı tercih etmemesine rağmen, çoğunluk esas alındığı için sonuç böyle tecelli etmiş.
Bir başka seçim bölgesinde ise iki parti başa baş mücadele etmiş, yüzde 51 ile seçim kazanılmış. Yüzde 49 oy toplayan ise gariban kalmış. Kaybetmiş.
İşte demokrasinin tecellisi bu.
Oy oranı önemli değil, önemli olan çoğunluğu toplamak ve kazanmak.
Bu politika ve siyaset sahnesi ne insanları gördü.
Kendisini vaz geçilmez sanan insanlar, bugün ortalarda yok. Kimileri ise vefat etmişler. Dünyaları değişmiş.
Bugün de bulundukları mevki ve makamları kendilerinin tapulu malı olduğu gibi hareket edenler var.
Koltukları, kamu hizmeti için değil, eş dost, yandaş ve rantiye için kullananlar var.
Kamu arazileri ve arsalarını babalarının malıymış gibi dağıtanlar var.
Hazine arsaları üzerinden vurgun yapanlar var.
Bunları saymak, sıralamak çok.
Ama, ortada büyük bir gerçek var.
Hangi mezarlığa giderseniz gidin.
Hani o kendisini vaz geçilmez sanan insanlar var ya, onlara benzer yüzlerce kişi ile karşılaşmak mümkün.
Bazılarının mezarlarının başucunda bir yazı var. Ruhuna el Fatiha diye başlar. Hepsi için Allah rahmet eylesin.
Diyeceğim o ki, mezarlıklar yıllarca kendilerini vaz geçilmez sanan insanların isimleriyle dolu.