Hayatın çeşitli evrimlerinde başımıza nelerin geleceğini, ne gibi olaylar karşılaşacağımızı bilemiyoruz. İnsan başına gelecek olayları zaten bilebilse, önceden önlemini alır. İstenmeyen olaylarla karşılaşmaz. Kendi göbeğini kendisi keser. El aleme muhtaç olmaz. Yaşadığımız sürece, beğenmediğimiz bazı kişilerle ilgili olarak kendisini bir cenderenin içinde buluyoruz. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren, başkalarına muhtacız.
Gözlerimiz görüp, ellerimiz hissetmeye, kulaklarımız duymaya başladığında, birde ağzımızdan kelimeler dizilip konuşmaya başladığımızda, kendimizi bam başka bir dünyanın içinde buluyoruz. İşte o zaman insanlarla ilgili kendi benliğimiz ve düşüncelerimiz oluşmaya başlıyor. Bazı kişileri seviyoruz, onlara değer veriyoruz. Bazılarıyla iş ve ekonomik, hatta siyasi, hatta ticari, hatta koltuk münasebeti nedeniyle mecburen ilişki kuruyoruz.
Bazı kişilerle ise karşılık beklemeden sevip seviliyoruz. Şu üç günlük dünyada, kin, nefret, düşmanlık, dedikodu, yalancılık, iftira ve başkalarını suçlayıp kendi yaptığımız yanlışlıkları, hataları ört bas etmeye çalışmanın ne anlamı var ki? Servetin ulaşsa da yüz milyonlara, kefeninin cebine sığmaz tek bir lira. İşte gerçek bu
Ne yaparsanız yapınız, tek başına gidiyorsunuz.Ben bu satırları mübarek Miraç Kandili gecesi vefat eden ve Cuma namazına müteakip toprağa verdiğimiz annemin vefatından sonra yazdım.Bursa’nın dağ yöresinden Seferışıklar Köyü’nde dünyaya gelmiş, Yıldırım ilçesine evlenmiş, 4 tane çocuk dünyaya getirmiş ve yetirtirmiş, kendi halinde ama oldukça inatçı bir kadındı annem. Kadere inanır ve insan yaşantısına Allahın yönlendirdiği için başına gelen bütün olaylara tevekkül ederdi. Kalp rahatsızlığı geçirdi. Ameliyat oldu. Sonra sıkıntılı günleri başladı. Birkaç kez daha kalp krizi geçirdi. Sonra midesinde, bağırsaklarında problem oldu. Yaşlılığı nedeniyle solunumunda sıkıntılar oldu. Kandil gecesi rabbine kavuştu. Allah rahmet eylesin. Cenazesinin gelin geldiği köyümüze Kestel Turan Köyüne defnedilmesini istedi. Namazın ise, evinin yanındaki mahallemizdeki, yapımında hepimizin emeği ve alın terinin olduğu Bereket Camisinden kaldırılmasını vasiyet etti. Bizler, çocukları olarak onun istemini yerine getirmeye gayret ettik. Bu acı günümüzde bizimle beraber olan, başsağlığı dileyen binlerce dostumuza, arkadaşımıza, tanıdığımıza, akrabalarımıza teşekkür ederim. Hepsinden Allah razı olsun. Anne sevgisi bir başka şey. Sağlığında da hastalığında da, yaşadığı sürece hep çocukları ve eşi ön planda oluyor. Kendisi için istediği pek çok gibi. Karnı doysun, sırtı pek olsun. Evine arkadaşları gelsin, sohbet etsin. Onlar için yeterli. Babamı ben askerde iken 1984 yılında kaybetmiştik. Aradan 29 geçti. Bu kez annem bizlere veda etti.
Şimdi her ikisi de yan yana olmasalar bile aynı kabristanda ebedi istirahatgahlarında. Hayat göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Özeti; işte öyle bir şey. Başka ne söylenebilir ki?…..