Herkes kendine göre haklı.
Kim suçlu, kim suçsuz ayırt edecek makamlar oturmuş müşteri beklerken, işi fesat fitne karıştırmak olanlar ise almış başını gidiyor.
İş için mesai harcayan, fakat harcadığı mesaiye rağmen bir türlü iş yapmayan binlerce kişi var ülkemizde.
Kimse, kimsenin ne iş yaptığını bilmeden, sadece bankamatik memurları ismi verilen, ay sonunda maaşları yatırılan insanlardan hala kurtulamadık vesselam.
Bir tarafta, insanların gelecekleri için kurdukları hayaller.
Diğer tarafta ise günü kurtarmanın verdiği haz ile karınları geren bazı kişiler mevcut.
Bunlar için eskiden söylenen sözler varmış.
Gönül eğlencesi yapıyorlar denilirmiş böyle yaşayanlara.
İyi güzel de, yaşamanın da belli kuralları yok mudur?
İnsanlar, istedikleri zaman, istedikleri yerde istedikleri gibi hareket edemezler.
Toplumun uyması gereken kurallar var.
Toplu yaşamın verdiği sorumluluklar var.
Aile yaşantısının getirdiği sorumluluklar var. Mahremiyetler var.
Bütün bunları alt alta yazarak topladığımız, insanların gönül eğlenmeye vakti bile kalmıyor.
Ama tabi ki işini gücünü doğru dürüst yaparak, bu konuda halkın ve kamunun çıkarlarını kendi şahsi çıkarlarından daha yüksek görenler için benim bu anlattıklarım.
Birde, siyasete girmiş.
Nerede bir koltuk varsa hemen aday olan.
Mahalledeki temsilcilikten tutun, delegeliğe, sonra muhtarlığa, azalığa, bilmem ne derneğinin yönetimine, başkanlığına talip olmayı kendisine görev yazan öyle kişiler var ki toplumda.
İşte asıl gönül eğlendiren tipler onlar.
Normalde iş ve güç yapmazlar.
Ama sürekli gündemde kalmayı becerirler.
Bir yerlerden kafalarını çıkarıp, “ben buradayım” diye kendilerini gösterirler.
Zaten işleri güçleri de bu kişilerin aday olmaktır.
Başka bir maharetleri, işleri, meslekleri yoktur.
Taşı kuyuya atarlar, çıkarabilene aşk olsun.
Ara sıra da hedefi tuttururlar.
Bir bakarsınız koltuk, makam mevki sahibi oluvermişler.
Sonra, takdir kıymet bilmedikleri anlaşılır.
Zamanla, o koltuk iğneli hale gelir. Bir yerlerine batmaya başlar.
Kurtulup, başka koltuklarda oturmak için yeni planlar, projeler yaparlar.
Yaşamları böyle, gönül eğlendirmekle geçer gider.
Sonra, geri dönüp bakıldığında, “ben bu memleket için ne yaptım?” sorusu iletildiğinde, verecek cevap bulamazlar.
Aslında verecek cevapları, söyleyecek sözleri o kadar çok tur ki, sormayın gitsin. Kitap yazsan sayfa sayıları yetmez. Birkaç cilt yazı dolar anlattıkları.
Bir başkasının gözüyle baktığınızda ise, yapılanların bir incir çekirdeğini bile doldurmayan boş işler olduğu kanısına varırsınız.
Evet, boş işler, hoş olmayan işler.
Neticede sonuç belli, gönül eğlencesi…