Geçtiğimiz gün yolum Ata Bulvarı’ndaki adliye binasına düştü. Burada Aile Mahkemeleri var. Dava dosyalarının yüzde 80’i boşanma. Şu anda sayım işlemi devam ettiği için boşanma davalarının sayısını yazmak istemiyorum. Peki, aileler mutlu mesut evlenirken iyi oluyor da, boşanmak için neden mahkeme koridorlarına koşuyorlar?
Bunun cevabı için izin verirseniz mahkeme dosyalarına bakalım. Boşanma davalarının ana teması, yani gerekçesi “geçimsizlik.” İkinci sırada aile içi şiddet var. Geçimsizlik iyi güzel de nasıl oluyor? Aile büyüklerinin evliliğe müdahale ettiği geçimsizlik olayları, boşanma davalarında yüzde olarak 20 civarında. Klasik gelin-kaynana kavgasıyla boşanmak için mahkemeye başvuranların sayısı, açılan her yüz davadan ortalama 20 tanesini oluşturuyor. Ki, bu yüzdelik dilim içinde kıskançlık nedeniyle açılmasına rağmen, ailevi geçimsizlik olarak kayıtlara geçen davalarında olduğunu unutmayalım.
Zinanın suç sayılmasının ortadan kalmasının ardından, eşlerin aldatma nedeniyle açtıkları davaların sayısı ve yüzdelik oranları bence yok denecek kadar az. Bu konuya hiç girmesek çok daha iyi olur. Asıl, önemli konu, ailelerin ekonomik sıkıntılar nedeniyle boşanmaları. Geçimsizlik kaynağı, aile ekonomisi ve kısaca para oluyor. İşsizlik ilk sırada. Ülkemizdeki işsizliğin yuva yıktığını ilk kez 1985 yılında bir konferans için Bursa’ya gelen, dönemin Maliye Bakanırahmetli Adnan Kahveci anlatmıştı. İlk defa bir iktidar partisinin bakanı, işsizlik ve ekonomik sıkıntıların Türk Aile Birliğini tehdit ettiğini, çekinmeden açıklamıştı.
O tarihten bu y
Aile yuvalarında sıcak bir yemek ve bir dilim ekmekle idare ederken, birden yuvadan uçup yeni bir yuva kurma niyetiyle aile oluyorlar. Sonra, evin ihtiyaçları için elektrik, su, telefon, TV vs. faturalar ardı ardına geliyor. İşleri güçleri yerinde ise, bu faturaları zamanında ödeyip aile birlikteliğini sürdürebiliyorlar. Ya, işsiz güçsüz olup, aile yardımlarıyla evlenmişler, eşyaları ise düğünde takılacak altın ve paralara göre hesap etmişlerse neler oluyor?ana çok uzun seneler geçti. Bir nesil değişim gösterdi. O tarihte dünyada olmayan pek çok kişi, bugün aile kurdu. Evlenip barklandı. Çoluk-çocuk sahibi oldular. Bazılarına hayat gerçek yüzünü gösterdi. Evlenmetarihleri daha bir yılı bile göstermeden mahkeme koridorlarına gidip boşanma davası açmak zorunda kaldılar. Bu durum şöyle özetleniyor;Para bitti. Aşk bitti. Bazı gençlerimiz evliliği bir oyun gibi görebiliyorlar. İşte o evlilikler, aile baskıları veya ailelerin her türlü destekleriyle ayakta tutulmaya çalışılırken, ekonomik güçlükler kadınla erkeğin geleceğini karartabiliyor. Her şey çok güzel başlıyor. Aslında kimsenin yuvasının yıkılmasını istemiyorum.
İşte, istenmeyen sonla karşılaşılıyor.Mutlu mesut başlayan evlilikte, önce faturalar ödenemediği, borçlar biriktiği için tartışmalar başlıyor. Aşk, karın doyurmuyor. Tencere kaynamadığı sürece, karınlar doymadığı, faturalar zamanında ödenmediği sürece, en bağımlısı bile sevgi olsa, zamanla küllenip gidiyor.
İşte, Türk aile birliği yapısındaki temel sorun bu. Ayağını yorganına göre uzatmamak birinci sırada. İkinci sırada ise hesapsız kitapsız çıkılan yolculuklar var. Buna sevgide deseniz, aşka da deseniz. Mutlu-mesut yuva kurmak da dese.