Her işin bir uzmanı var.
Pek çok kişi, eğitimini hangi konularda alırlarsa
alsınlar, bildikleri, aileden gördükleri yada
öğrendikleri konularda çalışma yapıyorlar.
Ülkemizdeki iş yaşantısıyla ilgili yapılan
araştırmalara göre, çalışan nüfusun yüzde 70’e
yakını, okulda eğitim aldığı branşlarda değil
başka branşlarda çalışmak zorunda kaldıklarını
söylüyorlar. Örneğin, Jeoloji eğitimi almış bir
bayan, inşaat sektöründe, planlama sektöründe,
zemin etütleriyle ilgili, yer küre ve gelişmeleriyle
ilgili çalışma yapması gerekirken, bu alanlarda
kendisine iş bulamadığı için soluğu bankacılıkta
almış.
Yada, Fen-Edebiyat fakültesinde fen bilimleri
okumuş bir başka gencimizde, eğitimcilik
yapması gerekirken, atanamadığı için sigortacılık
yapmak zorunda kalmış.
Kader işte.
Kimi ne zaman nerede ve hangi şekilde insanların
karşısına çıkaracağı pek belli olmuyor.
Eğitim sistemimiz öylesine karışık ki, ilkokul
birinci sınıftan itibaren meslek seçimi ve iş
seçimi olarak değil, eğitim sistemimizi bizler
yüksek not alınması veya diploma alınması için
yapılan bir yarışma gibi görüyoruz. Bunun için,
çocuklarımızın dershane seçiminden, okul
seçimine, öğretmen seçimine, aldığı yazılı
puanlarına kadar pek çok konuda kafamızı yoruyoruz.
Sonrasında, girilen üniversite sınavı hayallerimizin
bir bölümünü yıkıp geçiyor. Çünkü, çocuğumuz
istediği bölümü kazanamıyor. Ya
gelecek sene inşallah denilerek bekleniyor.
Yada, istenilmeyen bir bölümde eğitim alınıp,
gelecek planları tekrar yapılıyor.
Sonrasında iş güç bulmak zor. Devlet kapısına
ayak atıldığı zaman sıkıntı yok. Ama, Kamu
Personel Seçimi sınavı var. Kazansanız da
kaybetseniz de devlet kurumlarına kapılanmak
gerçekten zor. Özel sektörde şansınızı deneseniz,
ya çok az parayla işe başlıyorsunuz, yada
fırsatları yakaladığınız zaman çok iyi maaşla
çalışabiliyorsunuz. Ama, ne kadar başarılı
olursanız olun, neticede patronun iki dudak
arasından çıkacak söze göre iş yaşantınız şekilleniyor.
Hayatın kısa özeti bu.
Peki bu özetle kimler hangi rolleri paylaşıyorlar.
Evde ve işyerindeki performansa göre anneler
ilk sırada. Evin bütün işleri, çocukların bakımı,
onların ders ve çalışma planları, işe gidiş gelişleri,
yedikleri içtikleri, kısaca a’sından z’sine
kadar hepsi ile anneler ilgileniyor, Ya bu anneler
çalışan kadınlardan ise, işte o zaman ilgi alanları
değişim gösteriyor. Anne, önce evine çocuklarına
zaman ayırmakta zorluk çekiyor. Sonra, iş
stresine karşı dayanmak zorunda.
İşte kadınların yaşadıkları birkaç tane bariz
örnek. Sabah kalkıp, çocuklarını okula gönderiyor.
Sonra eşini, işe, sonra kendisi işe gidiyor.
Akşam evine geldiğinde yemek, sofra kurma,
bulaşıklar, hafta sonu bulaşık, ütü, temizlik…vs.
Annelik zor iş vallah.
Türk toplumunda anneye verilen değer kadar
biçilen roller de çok fazla.
“Yuvayı dişi kuş yapar” misali, ailenin bütün
sorumluluğu annelere verilmiş.
Erkeklerin işi iyi yada güzel.
Onlar daha çok ekonomik işlerle, iş ve eve para
getirmekle meşgul. Aslanın ağzındaki ekmeği
nasıl oradan alıp, evdeki sofralarına taşıyabileceklerinin
hesabını yapıyorlar.
Anneler ise, evdeki mevcut erzak ve duruma
göre, çocuklarının önüne, eşinin önüne hangi
yemeği yaparak koyacağının hesabını yapıyor.
Bu hafta yine anneler gününü kutluyoruz.
Hediye çılgınlığı yer yana annelerimiz için ne
yapsak azdır. Ailemizin mendireği onlar….