27 Mayıs ihtilali ve
CHP’li gençlerin isyanı
Her olayı çabuk unutan bir nesil olduk.
Ülkemizin kaderini değiştiren, gidişatını bozan ve demokrasimize pek çok kişinin dediği gibi kara bir leke olarak geçen 27 Mayıs 1960 ihtilalinin bir yıl dönümü daha geldi. Aradan tam 53 yıl geçti. O tarihte dünyaya gelenler bugün için orta yaş kuşağını çoktan geçmiş, çocuklarını evlendirmiş, yeni aileler kurulmuş, torunlarına bakmaya başladılar.
O tarihlerdeki olayları kulaktan kulağa dinleyenler veya yaşayanların pek çoğu bugün hakkın rahmetine kavuşmuş durumda.
Yaşayan birkaç kişinin ise hafızasıyla ilgili, düşünceleriyle ilgili tıbbi sorunları var.
Ama, yine de 27 Mayıs tarihi Türkiye için çok önemli. Çünkü, dünya siyasi tarihinde ilk kez bir başbakanı yargılayıp idam eden ülke olarak Türkiye tarihe geçti. Birde, halkın oylarıyla, hem de ezici çoğunlukla iktidara gelenler, silahlı kuvvetler tarafından silah zoruyla görevden uzaklaştırıp hapse tıkıldı.
27 mayıs tarihi işte bu yüzden çok önemli.
Geçmişten ders çıkarmayı, geçmişte yaşanılanları örnek almayı bilmemiz için çok önemli.
27 Mayıs silahlı kuvvetler darbesinden sonra ülkemizdeki pek çok vatandaşımızın kalbinde taht kuran rahmetli Adnan Menderes ve iki bakanı asılarak idam edildi.
Bugün biz onlara demokrasi şehidi diyoruz.
Ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Menderes Ailesi, bu ülkenin siyasi tarihinde, yakın siyasi geçmişinde de yer aldı.
Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki iktidar savaşı bugünlerde de devam ediyor.
Bugün, Türk siyasi tarihinde var olan siyaset sahnesinde, miting meydanlarında hala Menderes’in ismi, Demokrat Parti’nin ismi ve yaptıkları anlatılıyor.
Bir devre damga vuran lider ve arkadaşları, ipin uçunda veda ettirildi.
Ben çok iyi hatırlıyorum. Bizler 1989 yılına kadar her sene 27 Mayıs ihtilalini “Anayasa ve Hürriyet Bayramı” olarak kutluyorduk.
….
Ülkemizin 27 mayıs tarihe gelmesi ve yaşanan olaylarla ilgili o dönemdeki siyasi kadroların yanlışları ve hataları tartışılıyor. Daha sonra maruz kaldığımız 12 eylül ve 28 şubat darbeleriyle ilgili de tartışmalar var. Bugün, 12 Eylül ve 28 şubatta ilgili ciddi yargılama ve soruşturmalar yapılabilir.
Geçmişteki siyasetçilerimiz 27 mayısın darbesinin bitip siyasete tekrar geri dönüldüğünde, bugünkü gibi darbelerle ilgili yüzleşmeyi yada, darbeleri yapanları adli yargıda yargılamayı galibe hiç düşünmediler.
Çünkü, böyle bir girişim olmadı. Olduysa da bizim haberimiz olmadı.
Yapanın yanına kar kaldı.
Bugün siyasi tarihimizle yüzleşmeye kalktığımızda, geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet Partisi, başta olmak üzere pek çok siyasi oluşumda yönetim eksikliklerinden söz ediliyor. Bunları ben uydurmuyorum. Söylemiyorum. Uluslar arası siyasi tarihçiler, yapılan her darbeden sonra siyaset kurumunun çözüm bulamadığı için silah zoruyla görevden uzaklaştırıldığını yazıyor.
Ne garip değil mi?
Sonra da bizler, o kişileri yeniden başımıza taç ettik.
27 mayısı bir kenara bırakmak istemiyorum. Ama 27 mayıs darbesinin ana sorumlularından birisi olduğuna canı gönülden inandığım CHP ile ilgili yerel bazda yaşanan bazı olayları analiz etmek istedim.
CHP’li gençler aradılar.
“Bizim sesimiz pek çıkmıyor. Çıkmasına izin vermiyorlar. Çıkardığımız zamanda basın bize yer vermiyor. Sesimizi duyurmuyor” diye dert yandılar.
Sonra, Yıldırım’da CHP yönetimi ile gençlik arasındaki tartışmalarla ilgili bilgiler verdiler.
Malum, Yıldırım ilçesi, CHP açısından çok önemli. Bölgede sol oylar ağırlıklı olmasına rağmen AKP yüzde 50’nin üzerinde oy topluyor. İlçede CHP ana muhalefet bile değil. Üçüncü parti konumunda.
Üstüne üstlük, CHP Yıldırım ilçesi ile İl yönetimi arasında da kopukluk olduğu ileri sürülüyor. Nedeni, il kongresinde Yıldırım ilçesinin başka bir adayı il başkanlığı için desteklemesi.
Siyasette böyle uygulamalara az rastlıyoruz. Ama, CHP’de eski defterler hiç kapanmıyor anlaşılan. Vakti-zamanı geldiğinde açılıp, yazılan borç-alacak haneleri tekrar gözden geçiriliyor.
İl yönetimi ile ilçe yönetimi arasında kopukluk olabilir. Ama, parti yönetiminin görevi, siyasi iktidara yetişmek. İktidarı kazanmak. Seçimi kazanıp iktidar olmak değil midir?
Bunun için mevcut partili üyeleri bir arada tutup, yeni üyelerle birlikte partiyi büyütüp oylarını artırmak değil midir?
Bu sorulara evet cevabı verildiğine göre, neden parti içinde bir çekememezlik, veya sen-ben yada koltuk kavgası sürekli devam ediyor.
Adına hizipleşme denilen tartışmalar neden hala var bu CHP’de.
60 yıldır kıyısından köşesinden yapışılan koalisyonlar hariç iktidar yüzü görmeyen, gördüğü iktidar koltuklarını ise parti içi ihtiraslar nedeniyle bozan bir yapıya sahip olmakla suçlanan CHP neden hep böyle karşımıza çıkıyor?
Bu sorularımıza cevap verecek gerçek CHP’liler elbette ki vardır. Onlar, kendi kişisel çıkarlarını değil, ülkenin ve milletin çıkarlarını düşündükleri için CHP’nin belli bir oy potansiyeli var. Tabanı var.
Ama, CHP içinde tabanın yaşlandığına, gençlerin partiye ilgi göstermediğine dair de telaş var.
Yıldırım’da gördük. İlçe başkanının mesleği avukatlık. Yani, hukukçu. Konunun hukuksal boyutunu iyi biliyordur.
İlçe Gençlik Kolları başkanı vatani görevi için askere gitmiş. Bu nedenle koltuk boşalmış. Gençler aralarından yeni bir başkan seçmişler. Bana anlatılanlara göre parti tüzüğü gereğince İl Gençlik kolları başkanı Fatih Söylemez, yönetimde karar alıp Yıldırımlı gençlerin kendilerine başkan seçtikleri Oktay Karakartalkaya’yı ilçe gençlik kolları başkanı olarak atamış. Sonra da hem yeni yönetimle hem de ilçedeki gençlik çalışmalarıyla ilgili olarak çalışma yapmak üzere CHP’nin Yıldırım ilçe binasında Cuma akşamı toplantı yapılması kararlaştırılmış.
İddiaya göre gençler parti binasına gelmiş, ama parti binasının elektrikleri yok. Şarteller kapanmış. Gençlik kollarına ait evraklar kendilerine verilmemiş. Sonra da polise şikayet edilip gençler polis gücüyle ilçe merkezinden dışarı çıkarılmış. Gençler bu yaşanılan olayları Pazar günü ilçe merkezine siyah çelenk bırakarak protesto ettiler.
Bu olay, CHP için belki koltuk kavgası denilebilir ama, halk gözünde hiç de öyle değil.
Kendi aralarında anlaşma yapamayan, yönetim kavgaları içine giren bir CHP halktan nasıl oy isteyecek ki?
Görünen o ki, ne 27 mayıs ne de 12 eylül ihtilalleri siyaset tarihine ders vermemiş. Böyle olayları yaşayarak mı iktidara gelecekler?