Hani bazı olaylar vardır, insanlar bu konuda ne kadar istekli olurlarsa olsunlar, bazen naz yapıp, “istemem yan cebime koy” misali hareket etmek zorunda kalırlar.
Siyasi hayatımızda buna benzer pek çek örnek sayabilirim.
En son örneği İYİ Parti’de yaşıyoruz.
Malum, Kısa adı İP olan İYİ Parti, MHP’li muhaliflerin ve çeşitli nedenlerle bu partiden ilişkileri kesilen siyasetçilerin MHP’den umutlarını kesmeleri üzerine yola çıktıkları bir siyasi yapı olarak siyasi hayata merhaba dedi. Sonrasında, eskiden ANAP, DYP, DP, CHP, DSP gibi partilerde siyaset yapıp daha sonra kadro dışı kalanlarda bu partiye katıldılar.
Bu durum devam ederken insanlar “merkez sağda yeni bir toparlanma mı oluyor?” diye kendi kendilerine sormaya başladılar.
Ama, parti teşkilatlarının kurulmaya başlanmasıyla beraber, İP’nin merkez sağda bir parti değil, MHP’den kopanların veya koparılanların bir partiyi gibi hareket ettiği ortaya çıktı.
Derken, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı erken seçimleri ile milletvekilliği erken genel seçim kararı ile sandık halkın önüne geldi. Seçim öncesinde oldukça iddialı konuşan İyi Parti’nin milletvekili listelerinde ise MHP, DYP, ANAP ve DSP ağırlıklı hazırlandığı görüldü. 24 Haziran akşamı sandıkların açılmasıyla beraber kimse memnun olmadı.
Bu durum,. İyi Parti’nin Türk Siyasi hayatından çok kısa zamanda silinebileceğine kadar yorumlara yol açtı. Bazı basın organlarında iyi İP genel başkanı Meral Akşaner’in seçim meydanlarında, “Tayyip’i evine torun bakmaya göndereceğim” sözlerini hatırlatarak, “şimdi kendisi torun bakmalı…” şeklinde haber ve yorumlara mazhar olundu.
İP ‘nin seçim sonuçlarının değerlendirilmesi için Afyonkarahisar’da yapılan toplantıda ise, (biz toplandıda değildik ama, yansıyan ve anlatılanlara göre) film koptu. Bazı partililer, seçim sonuçlarında İP’nin yüzde 10 oy toplamasına rağmen Cumhurbaşkanı adayı ve genel Başkan Meral Akşaner’in yüzde 7 oranında kalmasını, parti içinde birlik ve beraberlik olmadığı yönünde yorumlaması, siyasi linçe dönüştü. Partililer arasında sert tartışmaların yaşandığı da kulağımıza geldi.
Bu durumda, parti içindeki seslere kulaklarını tıkayan Meral Akşener, seçim sonuçlarındaki tutarsızlıkların tek sorumlusunun kendisi olduğunu belirterek, olağanüstü genel kurul kararı aldığını açıkladı.
Bu durum, parti içindeki tartışmalara son verilmesi, genel başkanlık ve liderlik tartışmalarının sonlandırılması ve “acaba biz ne yaparız?” endişesine katılan partililerin “bizi bırakma” diye yalvarma noktasına getirilmesine kadar uzayan ve her zaman kabul gören iyi bir siyasi manevradır.
Geçmişte yaşadık. Bugünde aynı senaryonun yeni bir kurgulanış şeklini İP’de sahnelenmeye başlandı. Genel Başkan istifa edip ayrılacak. Partililer, “olmaz böyle yeş. Sen bize lazımsın. Bu partiye lazımsın” diye konuşup, genel başkanı ikna etmeye çalışacak, biraz nazlanan ve “benim üzerime çok gelindi” gibi kendisine yönelik bütün muhalif girişimleri, parti teşkilatlarının çözmesi ve artık bu konunun üzerine sünger çekilmesine yol hazırlanması için nazlanacak, ve cilve yapacak olan genel başkan, sonunda, “partimin bana ihtiyacı var. Ülkemin bana ihtiyacı var. Beraber yola çıktığım insanları yalnız ve yüz üstü bırakamam. Üzerime düşen görevi ifaya hazırım” diyerek zoraki razı olmuş edasıyla tekrar genel başkan seçilecek. Böylece, parti içindeki azgın sular duracak. Toplumdaki muhalif hareket ve söylemler sona erecek. Yeniden siyaset sahnesinde yeni bir yer edinme çalışması başlayacak. Senaryo ve film siyasi tarihimizde çok eski. Yenilenme ve yeniden kurgulanması ise pek bir yeni. Halkımız, Pazar günü olayı öğrendiler. Hafta sonu tatil beldelerinde, pikniklerde, sahil kenarlarında siyasi gelişmeleri sosyal medyadan takip ettiler. Sanırım, birkaç hafta daha bu tartışmalar sayesinde seçim sandığına nerede ise gömülen bir siyasi yapı, küllerinden yeniden doğmaya hazırlanacak. Olay şu; İP’ye inanan, ona destek veren oylarıyla seçimlerde başarı kazandıran ve siyasi ayak oyunları bilmeyen milyonlarca kişi var. İnsanların geleceği ile oynamak kimseye başarı getirmiyor.