Nasrettin Hoca’nın “parayı veren düdüğü çalar!” şeklindeki ünlü sözü gerçek oldu
Ülkemizde kim kime dum duma örneğine benzer bazı olayları yaşamaya başladık.
Eskiden, bazı anket şirketleri, siyasi partilerin kapılarını çalıp, yaptıkları anketleri para karşılığı satarlardı. Bu anketler, aynı firmadan yapılmasına karşın, partiye göre değişim gösterir, parayı kim fazla verdi ise o parti birinci sırada gösterilirdi.
Yani, parayı veren lider olur misali…
Sonra, bu anket şirketlerinin foyası meydana çıktı. Çünkü, siyasi parti yöneticileri, para verip aldıkları anketleri, basına açıklayıp, kamuoyu önünde kendilerinin birinci parti olduğunu açıklamaya başladı. Bütün partiler, aynı şirketin anketine göre birinci olduğu ortaya çıkınca, anlaşılan garip durumlar kolayca çözümlendi. Çünkü, partililer, anket kandırmacısıyla kazıklandığını fark ettiler.
Bazı siyasi partilerin yöneticileri, bilerek bu şirketlere mali destek oldu. Anketlerde sıfırın altında olmalarına rağmen moral depolamak için bu şirketleri kullandı. Bazıları ise, onlara bir iki kez kandı. Üçüncüsünde ise çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde yakayı ele verir misalinde olduğu gibi kazıklandıklarının farkına vardılar.
Bugünlerde eski anket avcıları gibi yeni ödül avcıları piyasa çıktılar.
Ellerinde iki formül var. Birinci formül, internette anket yöntemi. Bunun için herhangi bir belediye ile anlaşıyorlar. Sonra, sanki bütün Türkiye’deki belediye başkanlarını yarıştırıyormuş gibi gösterip, parasını aldıkları belediye başkanını “yılın en iyi hizmet eden belediye başkanı” unvanıyla birinci seçiyorlar.
İkinci yöntem ise, yerel derneklerle iş birliği.
Aynı ildeki veya ilçedeki bir derneği kullanıp, o ilçenin belediye başkanını, sanki yine bütün ülkedeki belediye başkanlarıyla yarıştırmış gibi birinci seçiveriyorlar.
Bunların her ikisinde de kazanan taraf o ödül hikayesini senaryo haline getiren taraf oluyor.
Belediye başkanı, seçmenlerine dönüp, “bakın ben ne kadar güzel hizmet yapıyorum. İşte yine ödül aldım” edasıyla fiyakasını satıyor.
Ama, ödülü almadan önce ne kadar para verdiğini, kimlerle ne gibi iş ilişkisine girdiğini anlatmıyor.
Çünkü, o durum ortaya çıkarsa, aldığı ödülün hiçbir kıymetinin olmadığını halk anlarsa vay haline…
Ödül avcılığı yöntemi, Türkiye’de belli bölgelerde uzun süredir kullanılan bir durum.
Bu duruma düşmeyi Allah kimseye nasip etmesin.
Bana göre, ödül parayla satın alınmaz. Verilen gerçek ödül, halkın seçtiği, halkın işaret ettiği kişilerin ödüllendirilmesidir. Bu durumda şirketler aracılığıyla nokta atışı yapılarak değil, toplum huzurunda herhangi bir şaibe karıştırılmadan yapılan değerlendirmelerle olur. Yoksa, eş, dost, ahbaplar, birbirini ağırlar misali verilen ödüllerin bana göre hiçbir değeri yoktur.
Bakın, ülkemizde pek çok belediye var. Pek çok kurum var. Bunların hepsinin çok değerli hizmetleri olmaktadır. Bunların yeri ve zamanı geldiğinde ödüllendirilmesi haklarıdır. Ödüllendirilmesi doğaldır.
Parayla ödül satın alınıp caka satmak yerine, halkın verdiği en ufak bir teşekkürün öneminin bilinmesi bence çok iyi olur. Kimsenin aldığı ödülde gözümüz yok çok şükür.
Ne olur, siz siz olun, ödül avcılarının tuzağına düşmeyin.
Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu. Alimallah rezil rüsva olursunuz.