Halk arasında bir deyim var.
“Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar!”
Halkımız geçen haftayı kızlı-erkekli öğrenci yurtları meselesiyle öğrenci apartları ve içinde yaşandığı iddia edilen bazı ahlak dışı olaylarla ilgili konuşulanları dinlemekle geçirdi.
Öyle hikayeler anlatıldı, öyle olaylar yazılıp çizildi ki, sanırsınız ülkemizde ahlak göçmüş, bitmiş, gitmiş. Gençler arasında saygı, sevgi ve hoşgörüyle kurulan arkadaşlıklar bir anda yok sayıldı. Kızlı erkekli gurupların birbirleriyle arkadaş olmalarının kanun çıkarılıp yasaklanılacağına kadar varan eleştirilen, yalanlar konuşulmaya başlandı.
Peki, bu konuşulanlarla ilgili ilk ateşleme nereden geldi?
Ak Parti’nin Kızılcahamam kampları meşhurdur. Seçimler öncesinde sürekli teşkilatlar toplanır. Milletvekilleri toplanır. İstişareler yapılır. Durum değerlendirmesi yapılır.
Başbakan ve parti genel merkez yöneticileri, kimin hangi konuda ne düşündüğünü bu toplantılar sayesinde öğrenir.
Kızılcahamam toplantısı sırasında Denizli’de devlete bağlı kız yetiştirme yurdunda kalan bazı kızların, bazı öğrencilerin kaldıkları apartlara götürülerek ahlak dışı hareketlerde kullanıldığı iddiasıyla ilgili yapılan operasyon gündeme gelmiş. Tabi, bu toplantı basına gizli yapıldığı için AKP kurmayları da konuyla ilgili görüşlerini anlatmış.
Sonrasında bir gazetede bu konuşulanlar manşete çıktı.
Sonra, hükümet toplantısı yapıldı. Hükümet toplantısı sırasında konuyla ilgili tartışma ve görüşme olmadığı açıklandı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından. Ertesi gün TBMM milletvekili gurup toplantısında konuşan başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise, konuştuklarının arkasında olduğunu ve ahlak dışı gelişmelerle ilgili her türlü yasal engellemelerin yapılacağı gerekirse kanun bile çıkaracaklarını söyledi.
İşte bu söylemler AKP içinde ayrışım ve hizipleşme olarak nitelendirildi.
Sonra, başbakan bir hafta sonraki gurup toplantısında olayla ilgili geniş açıklama yaptı. Arınç ile Erdoğan arasındaki buzların böylece çözüldüğü belirtildi.
Aslında, amaç kızlı erkekli öğrenci yurtlarının ayrıştırılması, devlet korumasındaki kızların daha güvenli bir bakıma kavuşturulması ve ahlak dışı kullanıldığı belirlenen evlerle ilgili gerekli yasal işlemlerin yapılması imiş.
Toplumdaki yanlış anlamalar, yanlış telafuzlar ve yanlış yerlere yönlendirmeler nedeniyle bir bardak suda fırtına kopardık.
Kız öğrenciler ile erkek öğrencilerin aynı evin içinde kalmalarından tutun da aynı apartmanda oturup oturamayacaklarına kadar her türlü olay kurgulandı. Sorgulandı.
Hatta, konu komşunun bir birlerinin ihbar etmesinden tutun da insanların özel yaşantılarına haksız müdahale edileceğine kadar pek çok konuda tartışma açıldı.
Toplum, zaten nemden rutubet kapan bir yapıda. İktidar AKP’nin aşırı sağ görüşlü ve dinci yapılaşma guruplarından beslendiği iddiaları ayyuka çıkmış. Bütün bunların yanında, üniversite gençliğinin yaşantısı sorgulanır hale gelmesi de tepki üzerine tepki toplaması gayet normal.
Durumdan vazife çıkarmak üzere hazır bekleyen farklı ideolojik guruplar da var.
Olayın ne olduğunu bilip anlamadan pat diye ortaya atılıp, iktidara sayanlar da var.
Hatta, toplumu bu olaylar kullanılıp sokaklara dökmek isteyenlerde var.
Bu işten siyasi nema kazanma peşinde olanlarda var.
Var oğlu var.
Önemli olan, ailelerin, siyasetçilerin, bizlerin gençlere olan güveni.
Kızlarımıza da erkeklerimize de güvenmek zorundayız. Üniversite kenti Bursa’da 40 yıldır kızlarla erkekler bazen aynı apartmanda bazen aynı çatı altında beraber oturuyorlar. Şimdiye kadar herhangi bir olayla karşılaşmadık. İnşallah bundan sonra da olmaz.
Olur olmaz anlatımlara da kanmamak lazım.
İşin gereği yasalarla zaten yapılıyor.
Kimse endişelenmesin.