Oğuz Han AYAZ

Oğuz Han AYAZ


Kibir Kulesi

11 Kasım 2020 - 15:32 - Güncelleme: 11 Kasım 2020 - 15:58

Çok güzel bir evde oturuyorum ben. Küçücük ve tek odası var. Ortada bir soba, sobanın etrafında yere serilmiş yataklar ve kapının karşısındaki duvarda bir küçük masa var. Annemin harika yemekleri orada yapılıyor.

Biliyor musunuz? Bu küçük ev her zaman huzurlu gelmiştir bana. Her zaman sıcak gelmiştir. Hele hele böylesi yağmurlu günlerde bu evi daha çok seviyorum. Mesela, her yağmur yağdığında bizim evde bir telaş olur. Ama nasıl güzel bir telaş bir görseniz; annem bir yandan, babam bir yandan, kardeşim ve ben bir yandan evimizi, damdan akan suyun hain saldırılarına karşı savunuruz. Sonra soba etrafında toplaşır mandalinamızı yerken herkes neyi, nasıl koruduğunu anlatır.

Bugün yine yağmur var. Ama telaşesi dündü. Dün evimizi yağmura karşı savunduk ve artık güvende. Bugün işe gitmeden evvel annemin hazırladığı hamurları yerken camdan bakıyorum. Yağmur çok güzel yağıyor. Camın buğusunu silmemle onu görmem bir oldu. Kibir Kulesi. Evin içi benim için ne kadar harika olsa da dışı tam aksine bir o kadar kötü. Çünkü evimiz, Kibir Kulesi’nin çok yakınlarında.

Kibir Kulesi çok yüksek katlı bir bina. O kadar yüksek ki babam oranın 100 kattan daha fazla olduğunu söylüyor. Orası hepimiz için korkutucu bir yer. Çünkü orada yaşayanlar hakkındaki hikayeler kanımın çekilmesine sebep oluyor. Her meslekten insanlar varmış orada. Ben yalnızca 10 kişiden biraz fazlasını gördüm. Bizde görmek o anı yaşamak anlamına gelir.

Gördüklerimden biri 7. Katta yaşayan bir ….. (mesleği siz doldurun).

Onu işe giderken görmüştüm. Geç kalmaktan korktuğum bir zaman, hızlı hızlı işe giderken o kişiye köşeden dönerken çarpmıştım. Kafamı kaldırdığımda onu gördüm. Saçları, kıyafeti çok güzeldi. Bir etek giymişti ve saçları arkadan toplanmıştı. O kadar güzeldi ki gözlerimi ondan alamıyordum. Çok nazik konuşuyordu. Başta çok şaşırdım. O sözleri hala bugün bile hatırlarım.


  • Bir daha önünüze bakın lütfen! Neye bu kadar telaş edip koşturuyorsun ama lütfen daha sakin olun. Üstüm kirlenebilir ve beni yere düşürebilirdiniz. Belki yaralanabilirdim hatta siz bile yaralanabilirdiniz. Neyse ki kaza olmadan atlattık. Gerçekten merak ediyorum! Lütfen cevaplayın; siz avamlar neden böylesiniz. Siz, avam insanlar, sakin olmayı bir öğrenemediniz. Okumuyorsunuz! İnsan ilişkilerini bilmiyorsunuz. Kabasınız. Kendinizi geliştirmiyorsunuz. Bir filozof bilmezsiniz ve sanattan hiç anlamazsınız. İhraç fazlasısınız sizinle aynı ülkede yaşamak gerçekten çok zor.  



O gün ilk defa Kibir Kulesi sakinlerinden biriyle tanışmıştım. Kadın beni, gittikçe vitesi yükselen dozer gibi ezdi.  Hem de defalarca üzerimden geçti.


  • Biz avam değiliz sadece yaşantımız bu.



 

Diyemedim tabi.


  • Bizde okuruz ama okuduklarımızı reklam etmeyiz.



Diyemedim tabi.


  • Mesela ben çok güzel resim çizerim mesela annem ise harika şiirler yazar. Ninni gibidir hepsi.



Diyemedim tabi. Korktum. Evet, çünkü biz Kibir Kulesi sakinlerinden her zaman çok korkarız. Kim bilir, belki bir gün diyebilirim.

Bugün yeni işe başlıyorum. Babam Kibir Kulesi’nin hemen yanındaki benzin istasyonundan bir iş ayarladı ve bugün ilk gün. Havada buz gibi bir yağmur var. Yere düşerken o buzun kırılma sesi duyulacak kadar bir boşluk var bu günlerde. Evimizin penceresinden kafamı çıkarmadan yağmuru izliyorum. Annem geldi.


  • Oğlum ekmeğin hazır! Sıkı sıkı giyindin mi bakayım?

  • Evet kraliçem.

  • Oğlum dikkatli ol. O benzin istasyonuna Kibir Kulesi’nin arabaları gelirmiş. Göz göze gelmemeye çalış, sakın rahatsızlık verme. Olur mu? Seni üzmelerini istemiyorum!

  • Merak etme anneciğim. Dediklerine ve öğrendiklerime harfiyen uyacağım.



İşe geldim. Yağmur var. Fırtına gibi. Çok heyecanlıyım. Dinle beni Kibir Kulesi, ben bir işe sahibim ve havada sevdiğim bir yağmur var. Bugün her şey çok güzel! Kıyafetlerimi giydim ve iş başladı. Birkaç arabaya baktım hatta. Yakıtını koydum. Camlarını sildim. Yağına baktım. İnanmazsınız ama bana bahşiş verdiler. Hem de bol bol. O kadar çok verdiler ki her gün bu şekilde toplarsam eğer neredeyse maaşım kadar bahşişim olur. Hatta bugün topladıklarımla eve “et bonfile ya da antrikot” bile alabilirim.

İşte bir araç daha geldi. Çok parlak bir siyah renkte bir araç! Kocaman. Çok güzel. Üzerinde kendimi görebiliyorum. Üzerimde benzin istasyonunun kıyafetleri var. Soğuktan hafiften morarmış dudaklarım. Araç sahibi rahatsız olmasın diye hızlıca dudağımı ısıtıyorum. Cama doğru gidiyorum. Bir adam camı açıyor.


  • Efendim hoş geldiniz!

  • Depoyu doldur canım.



Ne istediğini bilen bir adam sanırım. Pek konuşkan değil. Ben hemen heyecanla aracın plakasını sisteme giriyorum. Aracın yakıt deposunu açıp depoyu doldurmak için onaya gidiyorum. Bana ait olan parmaklıkla onay verince dolum başlıyor.

Bir anda kuvvetli bir sesin beni hırpalamaya başladığını hissediyorum. Adam bir hışım yanıma fırlıyor ve başlıyor bağırmaya. Çok korkunç. Bu fırtınadan daha korkunç!


  • Sen beni kandırabileceğini mi sanıyorsun? Adi pislik. O benzini doldurmadan evvel seni izledim. Orası tam sıfır değildi. 50 kuruştan başladı doldurmaya. Adi pislikler sizi. Pis işçiler. Sizi tepemizde taşıdığımız yetmediği gibi benden çalmaya kalkıyorsunuz. Bilirim ben sizin gibi işçileri, bu şekilde çalıp kar ettiğinizi sanırsınız ama hepiniz aptalsınız. Başınıza yıkacağım burayı. Kapattıracağım burayı sizi gidi aç sefiller. Burası kapanınca ne b*k yiyeceksiniz bakalım. Bizim sayemizde burada bir işe sahipsiniz fakat gel fakat gelin görün ki bizden mi çalıyorsunuz? Doldurma yeter! Bırak!



Sayenizde mi? Sayenizde mi karnımız doyuyor? Kibir Kulesi’nden bizi nasıl görüyorlar acaba? Bunlar bulundukları yerleri tanrı katında sanıyor olabilirler. Tepeden bize bakıp ekmek attıklarını sanıyorlar.

Gerçekten ilk defa böylesiyle karşılaştım. Kibir Kulesi’nden birkaç kişiyle karşılaştığım olmuştu ama bu başka bir şeydi! Kızdım. Çok kızdım. Çünkü biz çalmayız. Her şeyi kabul edebiliriz bizler ama asla hırsız damgasını kabul edemeyiz. Çünkü asla çalmayız. Konuşmam gerek. Bu sefer gerçekten söylenmem gerek. Derin bir nefes alıp sesleniyorum.


  • Ben bir şey çalmadım efendim. Benzin istasyonunun sistemi çalmamı istesem de engelleyecek biçimde kurulu. Ne olursa olsun o sayı sıfırdan başlar. İsterseniz kameralara bakın! Bakın ve çalmadığım gibi çirkin sıfatınızın çirkin panoramasını görün.



 

Daha fazlasını diyemedim. İnanamıyorum. Az da olsa söyledim. Biraz da olsa iyiyim. İçeriye girdiler. Sinirden midir, korkudan mıdır bilemem ama titriyorum. Bir süre sonra adam çıktı. Müdürle tokalaşıp aracına geldi bana korkunç bir bakış fırlattı ve aracına bindi gitti. Bir süre sonra müdür beni çağırdı.


  • Sen kim oluyorsun da böylesi değerli bir adama çirkin diyebiliyorsun. Nasıl böyle bir şey dersin. Adam sana hırsız dese de kabul edeceksin. Ses çıkarmayacaksın. Burası nasıl ayakta kalıyor sanıyorsun. O ağzın açlıktan kokarken buraya uzaktan bakarsın ve bu günü hatırlarsın. O adam kim biliyor musun? Kulenin 73.katında oturan bir zat. Kimleri kimleri tanıyordur o. Nasıl konuşursun o şekilde. Nasıl konuşursun bu şekilde. Bu asla kabul edilemez. Derhal pılını pırtın topla defol.



Hiç bir şey demedim. Çıkardım üstümü çıktım, gittim. Hava yağmurlu ve havaya sanki çok karanlık çökmüş! Aileme neyin nasıl olduğunu açık açık anlatmayı çok isterdim. Üzüldün mü derseniz eğer; hem de çok derim! Yaşadığıma değil de komşum olan benzin istasyon müdürünün Kibir Kulesi adayı olduğuna daha çok üzüldüm.

Eve girmeden evvel bahşişlerle bir yarım bonfile aldım. Çok güzel kokuyor. Tadı harika oluyor dedi babam. Daha evvel yemiş. Uzun uzun baktım bizimkilere ve ağzımdan tek cümle çıktı;


  • Kibir Kulesi’ni yıkmaya hazırlanıyorum!



 

 

YORUMLAR

  • 4 Yorum
  • Neşe lale
    2 yıl önce
    Mütüş guzel bir yazi biz zefkle okuduk tesekur ederiz
  • Tuğçe Yerlikaya
    2 yıl önce
    Wooowwww mükemmeldiiiii
  • Necla Ayaz Gül
    2 yıl önce
    İlk satirlar beni anlati bizi anlati ikincisi biraz uzuldum ***a cok basariliydi her satirinda insanlar kendini buluyr elerine saglik kalemine sahlik guzel ad***
  • Zeynep gül
    2 yıl önce
    Gurur duyuyorum. Hep böyle dev*** etmeni istiyorum. Kalemine sağlık canımın içi.