Hep zaman geçiyor bir bakmışım
Hızla koşa koşa. Bir şelalenin tepesinden atıyor seni aşağıya
Öyle çok olaya derinden, dışından, tepeden, içinden bakıyorum ki kendim bile şaşırıyorum bu açılardan olanlara
Ülkemin başında bin bir türlü bela var, insanımın geleceğinde haklı haksız rol oynamak isteyen
Topraklarımızda bin bir türlü musibet var, avının güçsüz düşmesini bekliyor bir an önce atlamak için. Dost diyebileceğimiz kim var diye bakıyoruz etrafa ama nafile her yer sırtlan dolu.
Ne çok gözü var insanların bizim olanlarda.
Ne kadar art niyetli olmuş dünya.
Nefes aldırmıyor, soluksuz bırakıyor, düşmanca soluğunu her an ensemizde hissettiriyor.
Biz ki milyonlara kucak açıyoruz, onlar bize saldırıyor.
Biz ki dünyanın neresinde olursa olsun, bizden olanlara destek olmaya çalışıyoruz onlar kuyumuzu kazıyor.
Dünyanın yaşanabilir bir yer olma niteliğini ne zaman kaybettik anlayamıyorum?
Ne yaptık insanoğluna biz?
Neyin eseri bu kadar acımasız olmak?
Neyin sonu bu kadar gözü doymamak?
Neyin intikamı savaşı sonlandırmamak?
Neyin hatası bu kadar kötü olmak?
Dil, din, ırk, toprak, vatan, kan derken herkes yitirmiş kendine ait olanı.
Kimi su için savaşmış kimi toprak, kimi petrolle bozmuş kafayı kimi muallak
Tek bilinen gerçek var parçalana parçalana, bölüne bölüne nereye gidecek bu hal bilmiyor kimse
Dünün güçlüsünü bugünün yenisi yeniyor, bugünün yenisine yarının güçlüsü yağdırıyor bombayı.
Kimse çoluğu çocuğu, insanı düşünmüyor. Kimse masumları, bu kanlı siyasetten bırakın çıkarı, haberi bile olmayanları düşünmüyor.
Gücün ve güçlünün esiri olanlar yarın devranın tersine döneceğini hesaba katmadan yakıyor canları ve belki de en önemlisi bu toprağın bir de altı olduğu gerçeğini hiç düşünmüyorlar.
Hepimizin bir fani olduğu ve bir saniye sonramızı bile bilemediğimiz gerçeğinden hareketle yapılan yanlışın ve işlenen günahların farkında mısınız?
Aklım almıyor benim insan katletmeyi?
Sebebi ne olursa olsun masumların üstüne bomba yağdırmayı?
Bunca günahsızı ana babasız evlatsız, evsiz barksız yurtsuz yuvasız bırakmayı aklım almıyor?
Ve en kötüsü de tüm bunların hesabını kimlerin verecek olduğu sorusunun hep cevapsız kalması
Daha da fenası öyle bir de insan güruhu var ki onlar dünyadan habersiz Sevgililer Gününü kutluyor bir yerlere bomba yağarken.
İşte asıl sorun da bu. İnsanlık bir yerde feci şekilde ölür, öldürülürken, diğer yerdekilerin umurunda olmaması
Bu adaletsizlik, bu düzensizlik, bu görmezden gelme, bu bana dokunmayan bin yaşasıncılık bitecek mi artacak mı sizce?
İnsanlar hırs ve taleplerinden vazgeçip, paylaşmayı, yardımlaşmayı öğrenebilecekler mi yine?
Azla yaşamayı, kıskanmamayı, hiçbir canlıya zarar vermeden yaşamayı bir gün öğrenecek miyiz?
Ya da aslında tamamen zararsız doğmuşken içimize ekilen bu kötücül tohumlardan sonsuza dek arınabilecek miyiz?
Korkuyorum dünyadan artık ben, kötülerden, kötülüklerden
İnsanın dönüştüğü
İnsan olmayandan korkuyorum
Sizi bilmem ama ben yazayım derken…
Kötülerde korkularda kaybettim kendimi…
Hep zaman geçiyor bir bakmışım
Hızla koşa koşa. Bir şelalenin tepesinden atıyor seni aşağıya
Öyle çok olaya derinden, dışından, tepeden, içinden bakıyorum ki kendim bile şaşırıyorum bu açılardan olanlara
Ülkemin başında bin bir türlü bela var, insanımın geleceğinde haklı haksız rol oynamak isteyen
Topraklarımızda bin bir türlü musibet var, avının güçsüz düşmesini bekliyor bir an önce atlamak için. Dost diyebileceğimiz kim var diye bakıyoruz etrafa ama nafile her yer sırtlan dolu.
Ne çok gözü var insanların bizim olanlarda.
Ne kadar art niyetli olmuş dünya.
Nefes aldırmıyor, soluksuz bırakıyor, düşmanca soluğunu her an ensemizde hissettiriyor.
Biz ki milyonlara kucak açıyoruz, onlar bize saldırıyor.
Biz ki dünyanın neresinde olursa olsun, bizden olanlara destek olmaya çalışıyoruz onlar kuyumuzu kazıyor.
Dünyanın yaşanabilir bir yer olma niteliğini ne zaman kaybettik anlayamıyorum?
Ne yaptık insanoğluna biz?
Neyin eseri bu kadar acımasız olmak?
Neyin sonu bu kadar gözü doymamak?
Neyin intikamı savaşı sonlandırmamak?
Neyin hatası bu kadar kötü olmak?
Dil, din, ırk, toprak, vatan, kan derken herkes yitirmiş kendine ait olanı.
Kimi su için savaşmış kimi toprak, kimi petrolle bozmuş kafayı kimi muallak
Tek bilinen gerçek var parçalana parçalana, bölüne bölüne nereye gidecek bu hal bilmiyor kimse
Dünün güçlüsünü bugünün yenisi yeniyor, bugünün yenisine yarının güçlüsü yağdırıyor bombayı.
Kimse çoluğu çocuğu, insanı düşünmüyor. Kimse masumları, bu kanlı siyasetten bırakın çıkarı, haberi bile olmayanları düşünmüyor.
Gücün ve güçlünün esiri olanlar yarın devranın tersine döneceğini hesaba katmadan yakıyor canları ve belki de en önemlisi bu toprağın bir de altı olduğu gerçeğini hiç düşünmüyorlar.
Hepimizin bir fani olduğu ve bir saniye sonramızı bile bilemediğimiz gerçeğinden hareketle yapılan yanlışın ve işlenen günahların farkında mısınız?
Aklım almıyor benim insan katletmeyi?
Sebebi ne olursa olsun masumların üstüne bomba yağdırmayı?
Bunca günahsızı ana babasız evlatsız, evsiz barksız yurtsuz yuvasız bırakmayı aklım almıyor?
Ve en kötüsü de tüm bunların hesabını kimlerin verecek olduğu sorusunun hep cevapsız kalması
Daha da fenası öyle bir de insan güruhu var ki onlar dünyadan habersiz Sevgililer Gününü kutluyor bir yerlere bomba yağarken.
İşte asıl sorun da bu. İnsanlık bir yerde feci şekilde ölür, öldürülürken, diğer yerdekilerin umurunda olmaması
Bu adaletsizlik, bu düzensizlik, bu görmezden gelme, bu bana dokunmayan bin yaşasıncılık bitecek mi artacak mı sizce?
İnsanlar hırs ve taleplerinden vazgeçip, paylaşmayı, yardımlaşmayı öğrenebilecekler mi yine?
Azla yaşamayı, kıskanmamayı, hiçbir canlıya zarar vermeden yaşamayı bir gün öğrenecek miyiz?
Ya da aslında tamamen zararsız doğmuşken içimize ekilen bu kötücül tohumlardan sonsuza dek arınabilecek miyiz?
Korkuyorum dünyadan artık ben, kötülerden, kötülüklerden
İnsanın dönüştüğü
İnsan olmayandan korkuyorum
Sizi bilmem ama ben yazayım derken…
Kötülerde korkularda kaybettim kendimi…