Her yıl barış, kardeşlik, mutluluk dilemekten içimiz kıyıldı.
Paranın merkezine oturmuş olan bir dünyada artık bunları direkt olarak istemek, olmayan duaya amin demek gibi bir şey haline geldi.
Ekonominin herkesi ve her şeyi yönettiği bir süreçte daha gerçekçi olgularla, avunmanın zamanı olsun bence 2018.
Herkesin dostane bir biçimde yaşayamayacağı gerçeğini bir kere kabul etmekte fayda var. O yüzden hayatını buna adamış insanların ‘yakın çevre’ statüsünde çok olmayacağı ortamlarda var olmamızı dileyelim mesela…
Kişisel hırsların değil toplumsal birlikteliğin, bireysel başarının değil ekip çalışmasının hakikaten prim yaptığı günlerin kabak gibi karşımıza çıktığı zamanların bol olmasını umalım örneğin…
Birbirimize olan yeni sevgiler enjekte edemeyeceğimize göre saygı unsurunu en azından çocuklarımızın zihinlerin unutulmaz köşelerine monte etmekte de fayda olmalı…
Teknoloji çağında da olsak basılı, yazılı eserlerin en azından ele tutuşturulmasını, belki ilerleyen zaman dilimlerinde kapak çevrilip okunmasından medet umalım iyiden iyiye…
Sosyal medya aracılığıyla gönderilen mesajları yaftalamaktan ve iğnelemekten ziyade, onunla beraber nostaljik unsurları da kaybetmeme yönünde nefes tüketelim hallice…
Farklı bir Türkiye’nin içinde yaşadığımız gerçeklerinden hareketle, ‘biz eskiden’ klişelerini modernize edilmiş kalıplarla revize etmeyi arzulayalım…
Yeni yıldan tüm dileklerimizi bu sefer gerçekten kalpten isteyelim…
Bakarsınız bu sefer olur, olmazsa Allah ömür verirse 2019’a dileriz.
O da mı olmadı, daha 2020 ne güne duruyor…