Efendim, malumunuz biz hanımların derdi öyle kolay kolay bitmez. Süslü ve hatta ortamına göre kokoş insanlarızdır vesselam…
Hanımlar olarak bir araya gelmek için herhangi bir sebep bulmamız yaklaşık 15 saniyemizi, uygulamaya geçirmemiz de yaklaşık 1 dakikamızı alır. Erkekler, bizlerden daha fazla dedikodu ürettiği halde bu toplantılarımızda yalnızca fiskos döndürdüğümüzü zanneder. Açıkça itiraf etmek gerekirse, bayağı bayağı gündem konuşuruz biz kekli- börekli günlerde…
Ülkeler yalnızca rakı masalarında kurtarılmaz anlayacağınız şekerim. Bizlerin de analiz edeceği bir dünya mesele var yani… Çay kaşıkları, bardakların dibini şıngırdatırken, evinde toplandığımız arkadaşımızın koyduğu veya unuttuğu bir ayakkabı kutusu, bir başka arkadaşımın dikkatini çekti.
Malumunuz, yıllardır ayakkabı sektörü bu ülkede reklam için kendisini parçalar ama pazarlamanın ağa babası geçtiğimiz hafta Türk halkının bankasının genel müdüründen çıkmıştı. Şakayı hemen yapacak ya bizimki, ağzındaki kek parçalarına aldırmadan, “ Kızz, senin ayakkabı kutun kaç milyon dolar alıyor” diye yapıştırıverdi lafı. Kahkaha tufanı koptu tahmin edebileceğiniz üzere…
Siyasi manevralara girecek değilim hiç buralarda, herkes kendi fikrini başka platformlarda tartışsın anacığım. Ancak ülkemin istikbaliyle ilgili bir mesele varsa ortada ben orada müsaadenizle “dur arkadaş” derim. Kimin paraları, kime dağıtılıyor acaba, kimler açlıktan ölürken, kimler hamutuyla topluyor ola ki…
Hanımlar, beyler… Ahlak meselesi iyi irdelenmesi gereken bir konudur. Bu değerler, kaybolduğu andan itibaren elde avuçta var olan diğer özelliklerin hiçbir anlamı yoktur. Milletin elinin hamuruyla kazandığını, sizin kirli ellerinizin değdiği para sayma makineleri sayamaz…
Hararetli birkaç dakikanın ardından biz hanımlar olarak konuyu bir şekilde yılbaşı alışverişi ve kozmetiğe getirdik. Hatırlarsanız, kozmik odalar da kozmetik odalara dönmüştü…
Ardından kaseti taktı arkadaşım, başladık hayıflanmaya:
Telli telli telli şu telli turna, biz büyüdük ve kirlendi dünya…