"Devlet için yaşamak, zamanı geldiğinde devlet için ölmeyi gerektirir.”
İnsanlık uygarlık gelişim aşamalarının başlangıcından itibaren insanların topluluk halinde yaşamaları ihtiyacı doğmasından kaynaklanan yapılanmalarda topluluk içinde bulunan her bireyin belirli bir yönetim sistemine dahil olmasının gerektiği ve bu sistem içinde bireylerin topluluklar halinde yaşaması için bir toplumsal sözleşmeye tabii olması gereksinimi doğurduğu toplumsal sözleşmeler ve anayasalar yönetim biçimlerinde devlet yapılanmaları şeklini alarak birey-devlet ilişkilerinde devlete pozitif ayrımcılık uygulaması ile insan merkezli değil devlet merkezli bir karaktere bürünmektedir.
M.S. dörtyüzlü yıllarda “ devleti tanrının yeryüzündeki temsilcisi” olarak tanımlayan tanrıbilimci ve filozof Augustinus “insanın kendisini araştırmış, hakikatın insanın kendi içinde olduğunu savunmuş, hakikatı ise bizzat tanrının kendisi olduğunu “ ifade etmiştir.
Augustinus’a göre “tanrı insandadır, insanın kendisi de tanrıdadır. Bunu anlamaya çalışmak felsefedir”. Felsefe Augustinus’a göre “insanın kendisiyle uğraşmasıdır” “anlamak için inanıyorum” anlayışı ile felsefeyi dine uyarlayan Augustinus’a göre “aklın görevi inanç yoluyla bilinen şeylerin açıklanması ve aydınlığa kavuşturulmasıdır”.
Mevcut yönetim biçimleri merkeze devleti alan ve devletin toplumu şekillendirmesi ve kalıcı güç olarak var olabilmesi esasına dayanmaktadır. Devlet her zaman muktedir güç olarak varlığını ifade etmektedir. Devlet her şeyin üstündedir, devlete mutlak itaat etmek gerekir.
Devlet Tanrının yeryüzündeki mutlak iradesini temsil etmektedir ve bireyin kayıtsız şartsız , sorgulamaksızın itaatini emretmektedir. Devlet her şeyi yapmaya muktedirdir. Bir canlının doğmasına ve/veya doğmamasına karar verebilir. Bir canlının sisteme karşı geldiğinde yaşama hakkını elinden alarak yaşamına son verdirmesine karar verebilir.
Devlet Tanrısal bir karakterdir. Devlet için gerektiğinde devleti oluşturan birey ve/veya bireyler bir hiçtir ve devletin geleceği için birey ve/veya bireyler harcanabilir, harcanabilmelidir.
Devlet: sahip-efendi-yöneten, birey: köle-uşak-yönetilendir. Birey doğduğu andan itibaren bireysel hak ve özgürlüklerini, yaşama hakkını ve hürriyetini, vazgeçilemez, devredilemez insan onuru ve şerefini devlete teslim etmektedir. Devlet Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisidir.
Devlet artık bir Tanrı’dır Tanrı Devleti’nde.