“Bildiğim bir şey varsa hiçbir şey bilmediğim dir” diyen Sokrates mi? haklı oluyor suçlu olma durumunda düşünen insanın. İşlediği suç karşısında Raskolnikov: hiçbir şey bilmiyorum, hiçbir şey bilmediğim için yaptığım eylem karşısında suçsuzum? demesi kanunlar karşısında ne anlam ifade edebilir. Bilmemek suçsuz mu yapar? düşünen insanı. Hakim karşısında: “bilmiyordum Hakim Bey” demek sanığı suçsuz mu? ilan eder.Bireyin vicdanı gibi kamu vicdanı nasıl değerlendirecektir bilmediğini ifade eden suçlu insanı?. Bireyin vicdanı ile kamu vicdanı arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?. Her alınan kararı kamu vicdanı açısından aynı adalet duygusunu oluşturur mu? . Kamu vicdanı yaralandığı zaman kanunlar ve hukuk sistemine uygun hareket edilmiş olsa bile ne yapılmalıdır yada yapılması gereken her şey yapılmış mıdır? yani adalet yerini mi bulmuştur?. İnsanın duygusu olduğundan hareketle adalet duygusu da adalet duygusunun olmadığından mı kavram olarak kullanılmaktadır? İnsan yeri geldiğinde duygusuz olabileceği gibi adalette mi yeri geldiğinde duygusunu kaybedecektir? Suçlu olan bir kişinin cezalandırılması sisteminde mağdur ile eşitlik ilkesi temelinde mi ceza infaz sistemi çalışmaktadır? suçlu ile mağdur arasında pozitif ayrımcılık uygulanmakta mıdır? Suçlu her zaman hak ettiği ceza ile mi cezalandırılmaktadır? ceza adalet sisteminde, yoksa suçluya pozitif ayrımcılık mı uygulanmaktadır? Kamu vicdanı, suçlu hakkında alınan her ceza kararı karşısında aynı kararı mı kabul etmektedir?
Ünlü Fransız Sosyolog Durkheim’e göre “ kolektif bir bilincin kuvvetli ve belirmiş tutumları ihlal eden fiilleri.” olan suç genel toplum sağlığını korumak açısından işlenen suçlara verilen cezalar arasında eşitlik ilkesi temelinde nötr bir sonuç ortaya çıkmakta mıdır? Kamu vicdanı “ hiçbir suç cezasız ve karşılıksız kalmayacağını bilmek” temel ilkesine göre dikkate alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki kamu vicdanını zedeleyen her durum, beraberinde adalete olan güven duygusunun azalmasına, hukukun üstünlüğüne, kanunlara uymanın ve saygının tartışılmasına ve azalmasına, en önemlisi de devlete olan güvenin ve bağlılığın azalması sonucunu doğuracaktır. İşlenen suç karşısında suçlunun masumiyet karinesi, yaşama hakkı nın korunması suçlu lehine korunmakta mıdır? suçlu masumiyet karinesini kaybettiği için yaşama hakkını da korumaya hiçbir gerek yoktur ve suçlunun yaşama hakkı korunmadığı için yaşamına son verilebilir mi? yaşama hakkı korunması için masumiyet karinesi her zaman korunmalı mıdır?. Kamu vicdanı açısından suçlunun masumiyet karinesi ve yaşama hakkı ne anlam ifade etmektedir?/ edecektir?
İlkel toplumdan günümüz modern topluma, geldiğimizde işlenen suç ile ceza arasında ters orantılı bir ilişki bulunmaktadır ve modern toplumlarda ilkel toplumlarda olmayan bir pasif adalet sistemi ve suçlunun suçunun karşılığı olan cezayı insan hakları ve suçlunun yaşama hakkı, yaşamının her ne suç işlerse işlesin korunması gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır ki bu sonuç: kamu vicdanını zedelemektedir.
Platon’a göre “en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralı” olan adalet kavramı sağlıklı toplumlar oluşturulması için suçluları adil, eşitlik ilkesi temelinde, hakkaniyetli bir şekilde kamu vicdanı da dikkate alınarak kanunlar ve mevcut hukuk mevzuatına göre cezalandırmayı öngörür.
Adalet kavramı: suçu hafifletemez ve insan hakları çerçevesinden suça ve suçluya bakamaz. Ancak mağdur olanının insan hakları ve mağduriyetinin sonucu çerçevesinden suça ve suçluya bakmalıdır Suçlu; suç işlediği andan itibaren masumiyet karinesini kaybetmiş midir? yoksa her ne suç işlerse işlesin masumiyet karinesi kanunlar çerçevesinde koruma altına mı alınmalıdır. Bir kişi toplumun yararı ve çıkarı için öldürülebilir mi? Raskolnikov’a göre öldürülebilir.
Birleşmiş Milletler Bilim, Eğitim, Kültür Kurumu UNESCO, savaş ve çatışmaların önce insan zihninde başladığını, savaş ve çatışmaları önlemenin tek yolunun insan zihninde savaş ve çatışmaları sona erdirmek olduğunu ifade etmektedir.
Bir düşünce olarak önce insan zihninde başlayan öldürme eylemi, yine bir düşünce olarak insan zihninde pişmanlık olarak yerini almaktadır. Demek ki her düşünülen şey doğru değildir, doğru olamaz.O halde! düşünülen her şeyin doğru olması gerektiği ile ilgili bir takım tespitlerimiz ve değer yargılarımızın olması gerekiyor ki düşünerek aldığımız her kararın sonuçta eylem olarak Raskolnikov’un önce insan zihninde düşünce olarak var ettiği fakat eyleme dönüştükten sonra işlenen cinayet sonrası bütün düşünülenlerin yanlış olduğu sonucuna varılması gibi. Düşünüyorum, öyleyse yanlış olabilir önermesinden hareketle her düşündüğümüz düşüncenin aslında doğru düşünce olmayacağını ve olmadığının farkına varılması ve düşüncenin eyleme dönüştürülmeden önce bir daha, bir daha, bir daha düşünülmesi gerektiği sonucunu doğurduğunu Raskolnikov’un içinde bulunduğu sağlıksız ortamlar ve şartlar sonucu bir anlık mesnetsiz, değer yargıları olmayan, yanlış düşüncelerinin getirdiği sonuç suçlu kimliğidir. Raskolnikov kendi zihnindeki yanlış düşünceleri sonucunda Hukukçu olacağı gereği karşısına çıkarılacak sanıkların suçlu/ suçsuz olduğunu kanıtlamak yerine, kendisinin yanlış düşüncesi sonucu geldiği durum neticesinde vicdanı karşısında suçlu olduğuna kanaat getirerek kendi kendini vicdan mahkemesinde suçlu kabul etmesi ile kendi adaletini sağlamış olmasıdır. Raskolnikov, karşı geldiği kanunların temsilcisi olan polise teslim olarak düşüncede başlayan yanlış düşünce eyleminin sonucu suçlu kimliğini vicdanında aldığı karar ile kendini adalete teslim ederek tamamlar.
Her insan hatalar, yanlışlar yapabilir ama ruhunun derinliklerinde bir yerlerde onu yaptığı bu hatalardan, yanlışlıklardan vazgeçirecek, geri döndürecek bir kudretin ve iradenin olduğunu ve bu kudret ve iradenin düşünce olarak Tanrı’dan gelmesi ile birlikte Tanrı’nın bir parçası ve kudretinin bir sonucu olan insanın düşüncesinde bir yerlerde gizli olarak
var olduğu ve var olacağı, düşünen insan, eğer isterse bu var olan Tanrısal kudretinin yansımasının farkına varacağının ve vardığının bir sonucudur.
kalın felsefeyle