“Bir avuç toprağı yoğurmayı bile bilmeyenler.
Duygusuz yavan insanlar.
Bu benim ruhum en kutsal varlığım…
Bunlar çalışma saatleri. Ruhumun yandığı saatler.
Siz yiyip içerken, dalga geçerken, oburca tıkınırken, ben heykelimle yalnızdım..
Ve yavaş yavaş akan benim hayatımdı..
Bu toprağın derinliklerine kanımı akıtıyordum…” Camille Claudel ”
Fransız heykeltraş Camille Claudel heykele ruh veren sanatçı olarak tanınır.
Kadın eli ile çamura, mermere hayat veren Camille Claudel ünlü heykeltraş Rodin ile bir dönem çalkantılı bir aşk yaşar.
Rodin ile ilişkisi sona erdikten sonra ruhsal bunalımlara girer ve akıl hastanesinde hayatının sonuna kadar süreceği bir dönem başlar.
Hayatının sonuna kadar yalnız yaşayan Camille Claudel yalnızlığa atıfta bulunarak kendi kendine “bu kadar yalnız kalmak için ne yaptım?” der.
Rodin bir dönem çalkantılı aşk yaşadığı Camile Claudel için ” ona altını nerede bulacağını söyledim. Ama bulduğu altın kendi içindeydi” der.
Elinin çamuru ile heykele hayat veren kadın Camille Claudel sanatçı bakış açısı ve kadın bakış açısıyla heykel sanatına bir değer katmıştır.
Elinin çamuru ile heykele hayat veren kadın Camille Claudel düşünce dünyasındaki yalnızlığı onu sanatçı üretken kimliğini ruhsal bir hastalığa dönüştürmüştür.
Heykel sanatına kadın eli değen eserlerinde Camille Claudel kadın üretkenliğini, annelik şefkatini, kadının anaç kimliğini kadın kokusu elleriyle üç boyuta dönüştürmüştür.
Heykeltraş Rodin ile yaşadığı çalkantılı aşk Camille Claudel’in ruhsal dünyasında çok derin yaralar bırakmıştır.
Öyle derin ki bu yaralar son nefesine kadar her gün açılan ve her gün acılar veren yaralar.
Elinin çamuru ile heykele hayat veren kadın Camille Claudel kendi iç dünyasında kurduğu dünya ile gerçek dünya arasında hep gel-git’ler yaşamıştır.
Kendi var oluşunu her an sorgulayan Camille Claudel kendi var oluşunu sorgularken, kendi var oluşunun kendi yok oluşunu hazırladığının ve kendi yok oluşuna neden olduğunun da asla farkında değildir.
İnsan kendi var oluşunu sorgularken sorguladığı kendi var oluşu kendi yok oluşunun hazırlayıcısı olabilir mi?.
Var oluşu sorgulamak içinde karşıtını mı doğurur?.
Efesli Herakleitos’un dediği gibi “Her şey karşıtların kavgasından doğar?”.
Her şey karşıtların kavgasından mı doğar?.
Düşünce dünyası ile gerçek dünya arasındaki çatışmalarda.
“kalın felsefeyle”